Büyük Ortadoğu Projesi
Teorisi
Nazariye, şu külli ve muhit suallerin cevaplanması ile tesis edilecek kanaatindeyiz. Soğuk Savaş Devresinden sonraki bugünün dünyasında yeni muvazene nasıl kurulacak ve kurulmaktadır? Meydana gelen ve gelmekte olan hadiseleri izah edecek, hareketlerin mihrak noktası nedir? Cihanşümul (küresel) iktidar mücadelesinin tarafları kimlerdir? Hangi vasıtalar istimal edilerek maksada gidilmektedir? Netice ne olacaktır? Yeniden iki kutuplu dünyaya mı rücu ediliyor yoksa istikbalde tek bir hâkim kuvvet cihanşümul mu hükmedecek?
Nazariyenin üzerine bina edilebileceği şu anda iki taraf var ve birisi de tebarüz ediyor.
Birinci taraf, ‘küresel sermaye’dir. Küresel sermaye, uzun süren soğuk savaş devresinde temerküz etmiş, bugün, dünya siyasetinde merkezi bir kuvvet haline gelerek cihanşümul hadiselerde aktör mevkiindedir. Bu vesile ile cihanşümul tertiplerin içinde bulunması mümkün olmaktadır.
‘Küresel sermaye’den kastedilen, Soroz, Rochild, Rockefeller, Samuel ve emsali büyük sermaye tekel ve temsilcileridir. Küresel sermayenin bu yekûnu ile milli devletleri aşan bir kuvveti görünüyor.
Küresel sermaye, herhangi bir işletmeyi, şirketi, fabrikayı idare etmeyen ve bunların sahibi de olmayan, sadece paraya hükmeden (tefeci) ve parayı kullanan (spekülatör) gruptur. Finans sektöründeki bu kişilerin kullandığı paralar sadece kendi servetleriyle de sınırlı değildir. Bugünün dünyasında paranın sahibi ve kullananı farklıdır. Yani paraya sahip olmanın haricinde, bu parayı kullanan bankalar ve bankaların idaresi de bu kuvvete iştirak etmektedir. Bu sebeble küresel sermaye bugün dünyada kendi servetini çok aşan bir meblağla, trilyonlarca dolara hükmeder ve bu cihetiyle milli devletler kadar kuvvet sahibidir. Ayrıca bir mekân ve coğrafya ile de mukayyed değildir. Her memleket onun mekânı olabilir.
ABD’nin en üst idaresinde bulunan ve ‘şahinler’ (kan içiciler de okunabilir) tesmiye edilen grup bu küresel sermayenin planları ile harekât etmektedir. Ve bu, yirmi seneye yakın alenen böyledir.
Başta Cia olmak üzere, ABD istihbarat teşkilatlarına hâkimdirler ve ekseriyettedirler. Hususi mevkilerde tesirleri kuvvetlidir. Ve ABD bile olsa devletlere sadakat hisleri yoktur, devlet menfaatlerine rağmen şahsî ve kavmî menfaatlerini mutlak tercih etmekte ve bundan da rahatsız olmamaktadırlar, bu tarzlarının zaruri neticelerindendir.
Küresel sermayenin cihanşümul aktör olarak elbette cihanşümul planları mevcuddur, öyle hükmetmek elzemdir. Ve şu planlar, alenen çalıştırılmaktadır.
Birincisi, S. Huntington’ın ‘Medeniyetler Çatışması’ nazariyesine tarafgir olmalarıdır. Yani plana nazariye kılıfı giydirmişlerdir. Dünyayı ‘Batı medeniyeti ve haricindekiler’ olarak tasnif ederek yeni ‘muvazene’yi (denge), ‘Batı dünyasıyla diğerleri arasında kurulacak’ tahmin ve temenni ediyorlar. Yani bu fikirle hareket ediyorlar.
Bu meselenin teferruatı ilk kitabda mevcuddur[i], o kitapdan devam edilebilir.
İkincisi, ‘Ilımlı İslam’ nazariyesi ve tatbikat gayretidir. Bu, küresel sermayenin Müslüman devletlere müdahalesi, İslam’ı tahrif (reform) gayreti, Müslümanları kalben, fikren ve fiilen taksim etmesidir (bölmek). Bu müdahale, İslam âlemine haricden, ABD’ndeki aletler vasıtayla yapılmaktadır. Cephe savaşından önce Müslümanların kuvvet ve mukavemetlerini kırmak cepheyi yumuşatmak üzere tezgâhlanıyor ki daha sonra muhalif hareketleri tesviye etmek de vazifelerine dâhildir. Bu kitabda tahlil edilecektir.
Üçüncüsü, ‘Dinlerarası Diyalog’dur. Bu, küresel sermayenin İslam âleminde dâhili şerikleri (ortakları) tarafından tatbik safhasındadır. Fikren muharref dinlerin müntesibleri tathir (temize çıkarma) edilmektedir. Fikirleri hoş görülmektedir. Tarihen sabittir, dinlerarası diyalog faaliyetleri, yahudi aleyhdarlığının intişar, inkişafı (yayılması) ve şiddetlenmesi esnasında kuvvet kazanmaktadır, calib-i dikkattir. İzahı sonraki kısımlarda gelecektir.
Dördüncüsü, ‘Yeni Hilafet’ planıdır. Mehdiyet hareketinin ihya edeceği hakiki hilafete mukabele edecek, Amerikan’ın Ilımlı İslam’ının Halifesi olacaktır, planın esası (vizyonu) budur.
Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, bu planların hepsini havi külli ve şümullü bir projedir. Bu planların birbirleriyle alakaları kuvvetlidir ve esasda büyük planın, GOP’nin parçalarıdır. GOP, cihanşümul bir tanzimat ve yeni milletlerarası muvazene planıdır. Muhatabı Afrika ve Balkanlar’dan-Güney Asya’ya tüm devletlerdir. 2020’ye kadar bu coğrafya yeni bir nizama (!) sokulacaktır, hedef öyle.
Küresel sermayenin dünya için teklif ettiği bir idare tarzı da mevcuttur.
İşte bugün meydanda görülen hadiseler, yaşananlar, bu idare tarzının ikamesi için milli devletlerle küresel sermayenin cihanşümul mücadelesidir. Küresel sermaye devlete ve sınırlayıcı tedbirlerine mutadı üzere muhalifdi ve devleti bertaraf etmek (aşmak) istiyordu. Fırsat şimdilerde ellerine geldi. Bu şekilde, kapitalizmin nihai meyvesi olan küresel sermaye, devletlere hükmetmek istiyor. ‘Devlet İnşaası’ (State Building) gibi kitaplar bunun nazariyesini (kılıf) telif ediyorlar. Artık küresel sermaye, cihanşümul hükmedecek bir devlet, muhalif devletleri hizaya getirecek ordu istemektedir, enerji coğrafyaları ve koridorları istemektedir, seyyal hareket edeceği yeni bir ‘nizam’ (düzen) istemektedir.
Küreselleşme harekâtı, Balkanlardan güneydoğu Asya’ya çizdiği sınırlar içinde devletleri, medeniyetler çatışmasına fırsat vermemek üzere parçalayacak (!), fizyonize edecek. Mahalli kültürlere mebni devletcikler kurulacak, küresel imparatorluk bunların üzerinde inşa edilecek. Küresel imparatorluk tek devlet şeklinde olmayabilir belki, fakat mukavemetsiz ve zayıf devletcikler cihanşümul sermaye ve siyaset karşısında bir veya birkaç devletin tesirine maruz kalacak. Gerçi küresel sermayenin devlete de ihtiyacı olmayabilir, fakat dünya iktisad ve siyasetinin kalbi Ortadoğu’da, yahudilerin tarihi hislerini de tatmin edecek, iktidar ve kuvvetlerinin mazharı ‘sembol’ manada bir İsrail İmparatorluğu kurulacak(!). Nizamı bozacak devletcikleri bu zahir kuvvetle hizaya sokacaktır. Ve işe Ortadoğu’dan başlanmıştır.
Neoconlar (şahinler); milli devletleri, başta kuvvetli olanları, dağıtmak üzere hareket ediyorlar ki, ABD menfaatlerini hesap ettiklerini söylemek imkânsızdır. Zaruri neticedir ve ABD idaresi de bilir, ABD’nin yıkılması küresel sermaye için çok da ehemmiyetli değildir.
ABD’nde, Beyaz Saray idaresinde, Siyonist odaklar ile WASP (beyaz-anglo-sakson-hıristiyan) kökenliler arasında amansız bir iktidar mücadelesi bulunmaktadır.[ii] İsrail ve Siyonizm taraftarı Şahinler (neo-con’lar) ve ABD menfaatini müdafaa eden muhafazakârlar, ‘iktidar savaşının’ iki kutbunu meydana getirmektedirler. ABD üst bürokrasi ve idaresinin (iktidar odaklarının) yekpare olmadığı alenileşmişti, fakat fikir ve harekette hayatî rekabetin mevcudiyeti çok daha yenidir.
Beyaz Saray’daki Siyonist odakların (ve Yahudi lobilerinin) Türkiye’deki tabii uzantısı mason locaları ve Sabetayist Cemaat mensuplarıdır.
Esasında 2. Cihan harbinden beri devam eden rekabet, şimdilerde tamamen iki ayrı merkez ve kutup haline geldi, birbirlerine kıyasıya hamleler yapmaktan geri kalmıyorlar. Son 10 senedir neoconların mümeyyiz şekilde iktidara tesir ettikleri malum. Ancak rekabetin diğer tarafı, şahinlerin ABD devlet ve toplumuna verdiği zararların farkında olarak siperde ve neoconların hatasını tarassud ediyor, tam yerinde hamle ile tesviye etmeyi bekliyor. Bu rekabet ayrıca, iktidar odaklarında ve alelade ABD halkında, yahudi aleyhdarlığı hislerini tahrik ediyor. İşte, ABD halkının menfaatlerini ve küresel sermayenin zıddına ABD’nin mevcudiyetini esas alan tarafın, yeni muvazenede tercihi soğuk savaşdaki dünya sistemidir.
İkinci taraf, ‘iki kutuplu dünya’dır. Tek kutuplu dünyanın istikrarsızlığına çare bulamayan Rusya ve ABD, Soğuk savaş devrindeki muvazenenin yeniden tesisi için faaliyettedir. Bu, ABD güvercinleri ile Putin Rusya’sının hareket tarzıdır. Buna sınırlı ölçekte Çin ve Hindistan da taraftardır. Dünyayı, mazideki gibi yine bir tarafta ABD, diğer tarafta Rusya olarak iki esas devletli bir muvazeneye (denge) bina etmek istiyorlar. Bugün dünyadaki mücadele işte bu kurulacak yeni muvazene üzerine yaşanıyor.
Esasen, bu fikirde olan taraf mevcud milli devletlerin hâkimiyetini müdafaa etmektedirler. Şu anda Rusya'daki idare ile ABD’nde güvercin tabir edilen idareciler, küresel sermayenin siyasî kuvvetini, hükümetler ve milletlerarası teşkilatlardaki tesirini tasfiye etmeye çalışmaktadırlar. Elbette tasfiye çok zordur. Ama mücadele vardır. Şu da tesbit edilebilir, bugün ABD idaresi[iii] iki taraf olarak inşikak (parçalanmış) etmiştir. Muhtemelen iki kuvvet birbirini zayıflatmaya devam edecek! Emareleri görünmeye devam etmektedir.
ABD ve Rusya, küresel sermayenin ılımlı İslam planını tasfiye etmek istiyor. ‘Ilımlı islam yok. İslam bir bütündür ve hepsi radikaldir. Ya sekülerleşecek ya da yok olacak’ diyorlar. Bunlar, İslam'ı siyasî kuvvet olmaktan çıkarmaya gayretlerini teksif etmiş bulunuyorlar.
Şu anda ‘iki kutuplu dünya’ ile karşısındaki ‘küresel sermaye’ farklı iki kuvvet merkezi olarak bulunuyor. Bunlar haricinde siyasi hedef sahibi bir kuvvet merkezi olarak ‘siyasî islâm’ var, ancak şimdilik mücadeleye dâhil olmamış haldedir. Şu an iki fikir cihanşümul satıhda mücadele etmektedir. Bu mücadelede tarafların kullandığı vasıtalardan biri de ‘terör’dür. Cihanşümul terör olarak efkâr-ı ammenin nazarına verilen hadiselerin bir kısmı El Kaide’ye ait, zaten inkâr etmiyorlar. Ancak calib-i dikkat bazı hadiseler var ki mücadele eden iki taraftan birisinin yaptığı aşikâre görülüyor. İşte bu noktada El Kaide ismi, kullanılıyor. Nitekim El Kaide ismiyle yapılan hadiseler neticesinde dünyada, bir İslam muhalifi cephe teşkil edildi ki, esası olmayan, ılımlı ya da radikal tefriki yapılmadan Müslümanlar 'terörist' kabul ediliyor. Ki, dinlerarası cepheleşme vaziyeti alenileşsin, yani dünya yeniden kutuplaşsın. Böyle bir neticeyi elbette İslami hareketlerin meydana getirmesinin mantığı yok. Bunu Batılı bir merkez, hem küresel sermayenin ılımlı İslam modelini ve hem de siyasî İslamı tasfiye etmek için yapıyor. Bu operasyonları, ABD tarafında Cia yürütüyor ve Putin Rusya’sı da bunun farkındadır ya da şerikidir. Diğer devletlerin gizli servisleri ise operasyonu sadece anlamakla kalırlar. Zaten devlet operasyonlarında hakikat hiçbir zaman ortaya çıkmaz. İşte burada ABD istihbaratının istihdam ettiği adamlara da El Kaide deniyor ki Usame b. Ladin’in El Kaide’siyle isim haricinde alakası yok. Bu terörü devletler yapıyor. Yapılacak hadiseye göre üç-beş kişi temin ediliyor ve yaptırılıyor. Bunlar, teşkilat (örgüt) değil, Cia tarafından kullanılan şahıslar. Buna, ABD derin siyaset mühendisleri karar vermektedir. ABD başkanları da farkında olmayabilirler, çünkü kuşatılmış olmaları kuvvetle muhtemeldir. Ve Cia da büyük bir teşkilatlanmanın içinde sadece tatbik eden taşeron olabilir.
İslam’ın siyasî vasfının izalesi için terör hadiseleri kullanılmaktadır ve bu propaganda ile İslam’ın imaj kaybedeceği hesaplanmaktadır. Gaye, İslam'la terörün zihinlerde özdeşleşmesi ve İslam'ın bir din, tarz ve bir siyasî alternatif olmaktan tasfiyesidir. Bir siyasî fikrin inkırazı (kaldırılma), önce onun fikir ve ilimden tecerrüdü (boşaltılması) iledir. Sonra o hareket sadece fiiliyatla meşgul kalacaktır ki tesviye budur. Türkiye'de sol böyle bertaraf edildi. Kürt hareketi de. Bugün de Batı, İslam için aynı tarzı kullanıyor. ABD derin devleti, siyasî İslam'ı böyle tasfiye ediyor. Siyasî İslam dünyada hedef olarak solun yerini aldı. Batı toplumlarında, ezilmiş, maneviyata ihtiyacı olan insanlar, İslam’ı bir kurtuluş olarak görülüyordu. Provokasyonlar ile bunun kapısı kapatılmaya çalışılıyor.
Küresel sermaye ve iki kutuplu dünya tarafları, hakikatte düşman olsalar da ittifakın zarureti halinde, menfaat paydası altında münasebetlerine devam edebilirler. Şunu da ilave etmek lüzumludur, küresel sermaye tarafı ekseriye yahudi ve evanjelik Hıristiyanlardan müteşekkil iken, diğer taraf sadece mezhepleri farklı, ama hıristiyandır. Esasında İslam’a müşterek düşman nazarıyla baktıkları, buradan istihrac edilebilir. Bunların herhangi birisiyle ittifak tesis etmek bu vasatta mümkün değildir. İşte bu noktada siyasî İslam; ki siyasetten tecerrüd etmiş İslam’ın olması mümkün değildir, üçüncü bir taraftır ve iki düşmana karşı tekdir ve müstakildir. Kendi nazariyesini ortaya koymak ve inisiyatifiyle hareket etmek istemektedir, bunun, İslam coğrafyasında tebarüz ettiği görülüyor. Yakın zamanda cihanşümul muvazeneye müdahale edeceğini ihmal etmemek lazım. Cihanşümul mücadele bu merhalede, mevcud iki tarafa da muhalif olmak haysiyetiyle siyasî İslam’ın tek cephe diğer tarafların da tek kuvvet halini almasını netice verecektir ve zaruridir. Bir tarafda Müslümanlar ve ehl-i Tevhid diğer tarafda ise Tevhid ve İslam düşmanları olacak. Yani tarihi ifadesiyle iman-küfür mücadelesi olacaktır. Bu merhalede, mesnedini dini rivayet-i sahihde bulan ahirzaman hadiseleri meydana gelecek. Yani, Hz. İsa’nın nüzulü, melhame-i kübra (armagedon), mehdiyet harekâtı, hilafet-i islamiyenin tesisi gibi külli, büyük ve esaslı hadiseler meydana gelecek. Emareleri görülmeye başladı ki kitabın son kısımlarında bahsedilecektir.
[i] Büyük Ortadoğu Projesi 1, İsrail’in İmparatorluk Planı, s. 26, Profil Yayıncılık
[ii] ABD nasıl bir devlettir? Silahlı kuvvetleri olan Pentagon, petrol ve silah sanayii, İngiliz aklı, siyasi tecrübe ve kültürü ve küresel Yahudi sermayesinden müteşekkil bir basit terakümdür, toplamadır. Birbiri ile tesanüd etmiş, mezc olmuş bir vücud değildir. Ancak bu dört parçayı manalı bir bütüne çeviren asgari menfaat iradesinden bahsedilebilir. Gerçi her parça, kendi başına bir iradeyi temsil etmekte ve birbiriyle mütenakız, çelişen menfaatleri, dâhili mücadeleleri de olmaktadır.
[iii] Amerikan derin devletinin bütün unsurları, zahir sistemde (devlet) temsil imkanı bulmaktadır. ABD hariciyesi, (dış politikasını) sayıları 14’ü bulan milletlerarası da faaliyette olan gizli servisleri tesirinde meydana getirir. Bunlara malumat (bilgi) sağlayan ‘think tank’lerin gizli servisler üzerindeki tesirleri ise fevkalade ağırdır. Dışişleri Bakanı, CFR, Milli Güvenlik Konseyi azaları, Pentagon ve Başkan hariciyede çok müessirdir.
ABD sisteminde, Başkanlığa müsavi (denk) bir teşkilat vardır; Amerikan Kongresi. Amerikan Kongresi ise etnik unsurların ve hassaten Yahudi lobisinin çok ciddi tesirindedir.
Yahudilerin medya ve finans sektöründeki kuvvetleri, aralarındaki fevkalade muavenet (dayanışma), maddi/iktisadi kuvvetleri ve ilaveten nüfusu 40 milyon civarında olduğu tahmin edilen fanatik Siyonist Hıristiyan mezhebi Amerikan Evanjeliklerin mevcudiyeti, Yahudi lobisinin tesirindeki unsurlardır.
ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nda etnik, iktisadî, dini ve tematik lobiler tesir unsurlarıdır. 90'lardan itibaren ABD harici siyasetinde Asya kıtasının bütün bölgeleri ile Latin (Güney) Amerika tebarüz ediyor. Asya'nın petrol, tabii gaz ve istikbalin enerji kaynağı bor, toryum ve diğer yeraltı kaynaklarına bolca sahip olması ehemmiyet arz ediyor. Latin Amerika'nın cazibesi ise geniş tüketici pazarı olmasında yatıyor.
ABD derin devleti farklı devirlerde farklı kuvvet merkezlerinin tesiri altına girmektedir. Son iki dönemdir, Bush'un seçilmesinden sonra Evanjelist (ve Kabalist) fikirlerin ciddi tesiri hususan Hariciyede kendini ifşa ediyor. Gerçi dine müstenid (dayalı), harici siyaset ABD’nde pek yeni sayılmaz, ama bu kadar aleni olduğu da görülmemişti. ABD Hariciyesinin görünen siyaseti haricinde, gizli servisler tarafından yapılan, muhatab devleti istenilen hizaya getirici ‘arızi’ operasyonları da vardır, lüzumunda kullanılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder