Popüler Yayınlar

Sayfalar

9 Temmuz 2009 Perşembe

BOSNA KOSOVA ve MAKEDONYA sırp zulmü

BOSNA KOSOVA ve MAKEDONYA...



BALKAN MÜSLÜMANLARI BİR SAVAŞTAN DİĞERİNE SÜRÜKLENİYORLAR
20. yüzyılın son dönemecinde dünya çok büyük bir soykırıma daha sahne oldu. 1992 yılında başlayan bu soykırım boyunca yüz binlerce insan topraklarından sürüldü hayatını kaybetti toplama kamplarına kapatıldı insanlık dışı işkencelere maruz kaldı. Önce Bosna sonra Kosova'da yürütülen bu büyük soykırımın en önemli özelliği ise tüm dünyanın gözleri önünde Avrupa ülkelerinin hemen yanıbaşında ve onların da desteğiyle devam etmesiydi.
Bosna'daki vahşet 1992'de başladı ve 1995 baharına kadar sürdü. Ve bu savaş boyunca tarihte eşine az rastlanır bir vahşet yaşandı. Sırplar tarafından öldürülen Bosnalı Müslümanların sayısı 200 bini aştı 2 milyon insan evlerinden sürüldü 50 bine yakın Müslüman kadına tecavüz edildi. Daha sonra da Kosova'da benzer vahşet sahneleri yaşandı.

OSMANLI'DAN KALAN TÜM İZLERİ YOK ETMEK
Balkan topraklarında yaşayan Müslümanların maruz kaldıkları bu zulmü anlayabilmek için öncelikle bu bölgenin yakın tarihine göz atmak gerekir. Bilindiği gibi Yugoslavya Federasyonu dağıldıktan sonra nüfusunun çoğu Müslüman olan birlik bölgelerinin bağımsızlığa doğru gitmesi bazı ülkelerde rahatsızlık yarattı. Çünkü Avrupa'nın ortasında bağımsız Müslüman devletlerin kurulması dahası bu kurulan ülkelerin kendi aralarında bir birlik oluşturmaları ihtimali İslam medeniyetinin Batılı devletlerin çok yakınına kadar gelmesi demekti. İşte bu nedenle Balkanlar'daki Müslümanlar bazı Batılı ülkelerin gizli teşvikiyle ve aynı devletlerin güvenlik şemsiyesi altında Sırplar tarafından büyük bir soykırıma uğratıldılar.

Bosna-Hersek'te yaşanan feci uygulamalar daha zihinlerden silinmeden bu kez de Yugoslav Cumhuriyetlerinden Kosova'da ikinci bir Sırp vahşeti başladı. Bu olaylara tarihsel açıdan bakıldığında Sırpların 600 yıl önce aldıkları mağlubiyetin acısını çıkarmaya çalıştıkları ortaya çıkıyordu. Çünkü Sırplar Kosova'daki Müslüman Arnavutları "Osmanlı'nın devamı" olarak görmekte bu nedenle de onlara yönelik bir asimilasyon politikası uygulamakta daha doğrusu Osmanlı'dan kalan tüm izleri yok etmeye çalışmaktaydılar.
Sırpların Osmanlı'ya dolayısıyla Türkler'e kini bundan 6 asır öncesine dayanmaktadır. 1389'da Priştina'nın kuzeybatısında yaşanan ve 1. Kosova Savaşı olarak tarih kitaplarına adını yazdıran savaşta l. Murat kendini elçi olarak tanıtan bir Sırplı tarafından hançerlenerek ağır yaralanmış; kazanılan galibiyeti gördükten sonra hayatını yitirmişti. Osmanlı'nın Kosova'daki ikinci büyük zaferi ise 1448 yılında gerçekleşti. Osmanlı padişahı 2. Murat yine Sırpların başını çektiği Haçlı ordusuyla karşı karşıya kaldı ve galip geldi. 2. Kosova Savaşı sonrasında Türkler Balkanlar'a artık iyice yerleştiler.
Balkanlar Osmanlı idaresinde kaldığı asırlar boyunca hiçbir önemli etnik sorun yaşamamış huzur ve güven ortamı hakim olmuştur. Ancak Osmanlı içinde milliyetçilik duygularını kışkırtarak Balkan savaşlarının çıkmasına sebep olan Batılı güçler Balkan savaşları sonrasında burayı yeniden şekillendirmişlerdir. Bu yeni düzenleme Balkanlar'ı potansiyel bir savaş alanı haline getirmiştir.

"BÜYÜK ARNAVUTLUK" KORKUSU VE KOSOVA

Şüphesiz biz elçilerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahidlerin duracakları gün elbette yardım edeceğiz. Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır yurdun en kötüsü de.
(Mümin Suresi 51-52)



I. Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Versailles anlaşmasıyla çizilen Balkan haritasında ilginç bir nokta hemen dikkati çeker: Balkanlar'da önemli bir nüfus olan Arnavutlar tek bir devlet çatısı altında birleştirilmek yerine çeşitli devletler içinde dağınık olarak bırakılmışlardır. Peki Arnavutluk sınırları çizilirken niçin bütün Arnavutlar Arnavutluk sınırları içinde toplanmamıştır?
Bu sorunun cevabı günümüzde yaşanan çatışmaların da temel nedenidir. Uluslararası güçler burada Müslüman bir halk olan Arnavutların "Büyük Arnavutluk" devletini oluşturmasını çıkarlarına uygun bulmuyorlardı. Son on yıldır devam eden sorunun bir türlü çözüme kavuşturulmamasının nedeni de hala aynı düşüncedir. Eğer Kosova'nın bağımsızlığı tanınırsa Balkanlar'ın güneyinde "Büyük Arnavutluk" kurulabilir.
Arnavutluk'un %95'ten fazlası Arnavut nüfustan oluşmaktadır. Makedonya sınırları içinde %35 oranında önemli bir Arnavut nüfus vardır. Karadağ'da 50 bin civarında Arnavut nüfus yaşamaktadır. Kosova ise Yugoslavya içindeki Arnavutların büyük bir kısmının toplandığı bölgedir. Birbirleri ile sınırları olan bu ülkeler ya birleşir de Avrupa'nın ortasında Büyük Arnavutluk'u kurarlarsa? İşte Batılı güçlerin korkularından biri budur.
Buradaki korkunun etnik kökenden çok dini kökenle ilgili olduğuna da dikkat çekmekte yarar vardır. Tıpkı Bosna'da olduğu gibi burada da nüfus çoğunluğu Müslüman olacak bir devlet "sakıncalı" görülmektedir.
Günümüzde hala geçerli olan bu hesap I. Dünya Savaşı'nın ardından çizilen Balkan haritasında da önemli rol oynadı. Bu yüzden Arnavutlar I. Dünya Savaşı sonrasında hep parçalanmış bir millet olarak yaşadılar.
Arnavutlar II. Dünya Savaşı'nın ardından komünist rejimlerin yönetimi altında kaldılar. Kosova ve Makedonya Arnavutları Tito'nun komünist Yugoslavyası'nın sınırları içinde kalırken Arnavutluk daha da baskıcı ve zalim bir rejim olan Enver Hoca diktasının eline geçti.
Komünist sistemin yıkılmasının adından ise "Birleşik Arnavutluk"u İslami kimliği nedeniyle bir tehlike olarak algılayan güçler yeniden harekete geçtiler. Bu İslam karşıtı politikayı vahşet yöntemleriyle uygulamaya geçiren kişi ise eski komünist yeni faşist Slobodan Miloseviç oldu.


Balkan topraklarında bu gibi görüntüler günlük yaşamın bir parçası haline geldi.

Miloseviç iktidara geçer geçmez Kosova'ya Tito zamanında verilen özerkliği kaldırdı. Faşist stilde mitingler düzenlemeye ve Sırp milliyetçiliği ateşini körüklemeye başladı. Kosova'da yüksek öğretim kurumlarında Arnavutça eğitim yasaklandı Arnavutça yayınlanan gazeteler kapatıldı halk tam anlamı ile baskı altına alındı. Bölge etnik ayrımcılığa tabi tutularak Arnavutların buradan göç etmesi hedeflendi. Nitekim bu dönemde 400 bine yakın Arnavut Kosova'yı terk etti. Aynı zamanda Sırpları Kosova'ya yerleştirmek suretiyle bölgenin demografik yapısı değiştirilmeye çalışıldı. Sırplar Kosova nüfusunun %90'ını oluşturan Müslüman Arnavutları yok ederek bölgeyi Sırplaştırmak istiyorlardı. Müslümanlara ait kültürel kimliği tamamen silebilmek için tapu ve evlilik kayıtlarını bile tahrip ettiler. 1989'da Kosova'nın özerkliği tamamen kaldırıldı. Miloseviç her gün Kosovalılara yönelik yeni yaptırımlar uygulamaya koydu.
Arnavutlar tüm yapılanlara karşı barışçı bir direniş göstermeye devam etti ve İbrahim Rugova'nın liderliğinde anayasal zeminde haklarını elde etme mücadelesini yürüttü. Uzun yıllar siyasi baskı altında her türlü haktan yoksun bırakılarak asimilasyona tabi tutulan Arnavut halkı son iki yılda etnik temizliğe maruz kalınca dünyanın ilgisini çekmeye başladı. Sırplar Kosova'ya asker ve polis yığdılar. Ellerinde savunma yapabilecek hiçbir silahı olmayan halka ağır silahlarla saldırdılar. Sistemli bir etnik temizlik başladığında tarihler 27-28 Şubat 1998'i gösteriyordu.

NATO MÜDAHALESİNDE KOSOVA SORUNUNA BİR ÇÖZÜM GETİREMEDİ



Sırp zulmünden kaçabilmek için yollara dökülen 1 milyona yakın Kosovalı Müslüman soğuk açlık susuzluk ve salgın hastalıklarla mücadele etti. On binlerce insan hayatını kaybetti bir o kadarı da kayıtlara kayıp olarak geçti...

1998 yılında başlayan etnik temizlik harekatına müdahale kararı ancak bir yıl sonra 24 Mart 1999 tarihinde geldi. Ancak NATO harekatı Kosova'ya huzur getirmek bir yana onu daha da büyük bir bataklık haline getirdi. Kosova'yı tanıyan ve Miloseviç'in politikasını yakından takip edenler bu müdahalenin sonuçlarını daha ilk günden tahmin ediyorlardı. Batılı ülkeler ve Amerikan yönetimi de bu müdahaleyi yaparken sonradan yaşanacakları hesaplamışlardı. Bunun en önemli göstergesi ise ABD'nin o dönemdeki başkanı Bill Clinton'ın müdahale kararını açıklayan konuşmasında kısaca geçtiği "kara harekatını düşünmüyoruz" şeklindeki mesajıydı. Nitekim mesaj istenilen yere yani Miloseviç'e ulaşmış ve Kosova'daki Sırp saldırıları soykırım boyutuna taşınmıştı.
Müdahale Kosovalı Müslümanlara güvenlik imkanı sağlayacağı yerde Miloseviç'e Kosovalı Müslümanları belirli bölgelerden kanlı şekilde kovma imkanı verdi. Caydırıcı kara desteği olmaksızın başlatılan hava harekatı masum Kosova halkının Sırp güçlerince canlı hedefler haline getirilmesine yol açtı. Eğer amaç gerçekten Kosova'da yapılan zulmü durdurmaya yönelik olsaydı müdahale karadaki dengeleri de gözeten bir stratejik planlama ile yürütülürdü. Ama gerçek amaç ABD'yi fazla bir zahmete sokmadan "insan hakları koruyucusu" gibi gösterebilmekti ve bu da Sırpların işine yaradı.
Üzerlerine bomba yağdırılan bir yandan da Sırp askerlerinin karadan yaptığı baskıyla karşı karşıya olan yüz binlerce insan kadın yaşlı ve çocuk canlarını kurtarabilmek için yollara döküldü. Yol boyunca bu insanların binlercesi hayatını yitirdi. NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı'na (SHAPE) göre Kosova'da yaşanan çatışmalar sırasında 960 bin Kosovalı mülteci durumuna düştü. Geride kalanlar ise katliamlara tecavüzlere maruz kaldılar. Makedonya ve Arnavut sınırlarına Barış Gücü askerleri konuşlandırıldı buradan gelecek destek de böylece engellendi. Çünkü Kosova'nın Makedonya ve Arnavutluk hariç tüm sınırları yeni Yogoslavya tarafından çevriliydi ve bu bölgeye başka bir yerden destek vermek mümkün değildi. NATO müdahalesi 12 Haziran 1999'da sona erdi ve arkasında çok büyük bir enkaz bıraktı.



Kosova'da yaşananlarla ilgili fotoğraflar tüm dünya basınında yer aldı. Ancak dünya olan bitenleri görmezden gelmede kararlıydı. Toplu mezarlar yıkılan evler kundaklarında katledilen bebekler insanların büyük bir bölümü için birşey ifade etmiyordu...






2001 yılının Mart ayının ilk günlerinde Makedonya-Kosova sınırında 3 Makedon askerin öldürülmesiyle başlayan daha sonra şiddetli çatışmalara dönüşen süreç tüm Balkanlar'ı olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. NATO'nun Sırbistan'ın güneyindeki tampon bölgeye Sırp güçlerinin girmesine izin vermesi ise bölgedeki gerginliği daha da tırmandırdı. Ve şu an herkes aynı soruyu soruyor: Acaba bu çatışmalar tüm Balkanlar'ı sarıp 3. Balkan Savaşı'na dönüşebilir mi?


TÜM DÜNYANIN GÖZLERİ ÖNÜNDE GERÇEKLEŞEN BİR KATLİAM: BOSNA
Saraybosna 1463 yılında Osmanlı topraklarına katılmasıyla birlikte İslam dini ile tanıştı ve 400 yılı aşkın bir süre Osmanlı hakimiyeti altında kaldı. Bu uzun dönem boyunca "Bogomil" adlı Hıristiyan mezhebine bağlı olan ve Bosna-Hersek eyaletinde yaşayan Slavlar kendi rızaları ile İslam'ı kabullendiler. Böylece Bosna-Hersek'te Balkan Yarımadası'nın tam ortasında Müslüman bir halk oluştu. 1878 yılındaki Berlin Anlaşması'nda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yönetimine verilen ancak fiilen Osmanlı'da kalan Bosna-Hersek 1908 yılında Avusturya-Macaristan tarafından ilhak edildi ve İslam idaresinden kopmuş oldu. Bosnalılar çekilen Osmanlı birliklerine göz yaşlarıyla veda ettiler çünkü yeni yöneticilerinin kendilerine uygulayacağı zulümleri tahmin edebiliyorlardı. Nitekim Osmanlı'nın bölgeden çekilmesiyle birlikte Müslümanlara yönelik saldırı ve tacizler başladı.


3 yıl içinde Sırplar tarafından öldürülen Bosnalı Müslüman sayısı 200 bine ulaşırken Sırp zulmünden kaçan ya da evlerinden sürülen 2 milyona yakın Müslüman çok zor koşullar altında hayatını devam ettirmeye çalıştı...

II. Dünya Savaşı'nın ardından ise bölgedeki Slav toplumları biraraya getiren "Sırp Hırvat ve Sloven Krallığı" kuruldu. Bosna-Hersek toprakları da bu devletin sınırları içinde kaldı. 1929 yılında Yugoslavya Krallığı adını alan bu devletin yönetimi Ortodoks Sırpların eline geçti. II. Dünya Savaşı'na kadar zor bir dönem geçiren Bosna Müslümanlarının malları gasp edildi zorunlu gözaltı politikasına maruz bırakıldılar.
II. Dünya Savaşı sırasında bölge Almanlar tarafından işgal edildi. Savaşın devam ettiği yıllarda aşırı milliyetçi Sırp gerillalar (Çetnikler) Bosna'nın köy ve kasabalarına karşı düzenledikleri saldırılarla toplam 100 bin Müslümanı katlettiler. Nazi karşıtı direnişte etkin rol oynayan komünistler II. Dünya Savaşı'nın ardından ülkenin yönetimini ele geçirdiler. Komünistlerin iktidarıyla birlikte Müslümanlar üzerindeki baskı politikası yeniden başladı. İslami vakıflara el konuldu cami ve medreseler kapatıldı ve yoğun bir dinsizlik propagandası yürütüldü. Baskılar sonucunda Bosna-Hersek Müslümanlarının bir bölümü Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldılar.



Bosna Savaşı sırasında sokaklar adeta açık birer mezar haline gelmişti. Savaş sonrasında birbiri ardına ortaya çıkan toplu mezarlar ise soykırımın gerçek boyutlarını ortaya koymuştu.


Doğu blokunun yıkılmasının ardından 1 Mart 1992 tarihinde gerçekleştirilen referandumla birlikte Bosna-Hersek de bağımsızlığını ilan etti. Ancak Sırplar Bosna-Hersek'i işgal ederek 3 yıl sürecek yeni bir katliam başlattılar. 3 yıl içinde Sırplar tarafından öldürülen Bosnalı Müslüman sayısı 200 bini aştı. 2 milyon Müslüman evlerinden sürüldü. 50 bine yakın Müslüman kadına tecavüz edildi. Sırp toplama kamplarına alınan Müslümanlar inanılması zor işkenceler gördü on binlercesi sakat kaldı.


Srebrenica'da 1996 yılında bulunan toplu mezar.

Müslümanlara uygulanan işkencelerin bir kısmı Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde ele alındı. Burada ifade veren Müslümanların bildirdiği olaylar Sırpların uyguladıkları zulmün boyutlarını gösteriyordu. Örneğin 46 yaşındaki Bosnalı Müslüman Sulejman Besic'in ifadesine göre bir gün Dusan Tadic adlı Çetnik bir Müslüman kadının yanına gitmiş ve önce bağırarak ona kocasının nerede olduğunu sormuştu. Daha sonra kadına soyunmasını yoksa öleceğini söylemiş kadın da namlu tehdidi altında bir yandan ağlayarak soyunmaya başlamıştı. Ancak bir dakika geçmeden Tadic tarafından kafasından vurularak öldürülmüştü. Aynı Çetnik birkaç dakika sonra kadının az ilerde ellerinden bağlı olan oğlunu alıp getirerek ona ölü olan annesine tecavüz etmesini emretmişti. Genç Müslüman bu tehdide kulakları parçalayan bir çığlıkla cevap vermiş ve o da hemen oracıkta Dusan Tadic tarafından vurulmuştu.
Cesetler öldürüldükleri yerde uzun süre kalmışlardı. Ancak bu durum toplama kampındaki genel manzara içinde pek de olağandışı bir görüntü oluşturmuyordu. Sulejman Besic'in anlattıklarına göre kamptaki bazı yaralı Müslümanların durumu korkunçtu; bazıları baygın yatıyorlardı ve açık olan yaralarında kurtlar kaynıyordu. Açıkta bekleyen cesetlerin ve bu tür "kurtlanmış etlerin" kampa yaydığı koku dayanılmaz bir iğrençlikteydi.




Sırp askerleri tutukladıkları Müslüman Bosnalılara ilk önce çok şiddetle işkenceler uyguluyor daha sonra da hayatlarına son veriyorlardı. Bombalanan evler ise içinde yaşayan masum insanlar için birer mezar haline geliyordu.

Srebrenica'da yapılan katliamın Karadziç ve Miladiç'ten sonra başlıca sorumlusu Sırp Kumandan General Obrenovic'di. Obrenovic ve adamları beş gün boyunca bombaladıkları Srebrenica'dan kaçmaya çalışan 7500 kadar sivil Bosnalıyı katletmiş bu haberin yayılmasını engellemek ve delilleri yok etmek amacıyla da cesetleri toplu mezarlara gömmüşlerdi. Ancak gerek Obrenovic'in gerekse diğer Sırp kumandanların gizlemeye çalıştıkları toplu mezarlar savaş sonrası birer birer ortaya çıktı.


Sulejman Besic Trnopolje toplama kampında kaldığı sürede şahit olduğu bu olayları eski Yugoslavya topraklarında işlenen savaş suçlarını kovuşturmak ve sanıkları yargılamak için Hollanda'nın Lahey kentinde kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde anlatmıştı. Ve anlattığı bu korkunç olaylar Bosna-Hersek topraklarında Sıplar tarafından Müslümanlara karşı uygulanan sistematik işkence ve katliamın binlerce çarpıcı örneğinden yalnızca birkaçıydı.
Bosna'da yıllarca süren vahşi katliam ve etnik soykırım belki sona erdi ama arkasında çok büyük bir insanlık dramı bıraktı. Sırplar görevlerini yerine getirmişler ve İslam'ın Bosna-Hersek'teki yükselişine tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdikleri dev bir katliamla cevap vermişlerdi.
Dileğimiz sadece Müslüman oldukları için bu vahşi soykırımla karşı karşıya kalan Bosna halkının aynı saldırganlıkla bir kez daha yüz yüze gelmeleri durumunda başta İslam dünyası olmak üzere vicdan sahibi tüm toplumlar tarafından bilinçli ve somut bir destek bulmalarıdır.


SIRP ZULMÜNÜN FOTOĞRAFI...

1992 yılında bir Sırp polisinin savunmasız bir Müslümanı katledişinin üç karelik ibret verici tablosu...
__________________
ѕєѕѕιzℓιк ∂є вιя çєѕιт кσηυѕмα ѕαηαтι∂ιя..


ηє уαяıη υмяυм∂αηє ∂є ∂üη ~

BeLa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Alt 28-01-07, 23:04 #2
BeLa
~Ruhu YoRGuN~

BeLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Üyelik tarihi: 06-10-06
Nerden: 35½
Mesajlar: 14,538
Tesekkür: 61
105 Mesajına 153 Kere Teşekkür Edildi
Tecrübe Puanı: 36 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000 BeLa 1000
--->: Bosna, Kosova, Makedonya (Sırp Zulmü)


Faşizan Sırp çeteleri Bosna Savaşı boyunca çocuk kadın erkek yaşlı demeden binlerce insana akıl almaz işkenceler uyguladılar. Çocukları bile gözlerini kırpmadan yakabilen bu zihniyetin temelinde din ahlakından uzak ırkçı ideolojiler yatmaktadır.




Sırplar tarafından yakılarak öldürülmüş bir Boşnak




Bosnalı Müslümanlara her türlü işkencenin yapıldığı toplama kamplarının görüntülerinin Hitler'in toplama kamplarından hiçbir farkı yoktu.






Drina nehri Müslüman Boşnakların cesetleri ile dolu.





Sırp çeteleri ardlarında binlerce katledilmiş masum insan bıraktılar.




Çetnikler tecavüz işkence gibi vahşice yöntemleri kullarak yüz bine yakın Müslüman katlettiler. Üstte bu terörün hedefi olmuş Müslümanlardan bir grup.










Sırp zulmünden en büyük payı alanlardan bir kısmı da çocuklardı. Savaş nedeniyle binlerce çocuk yetim ve öksüz kalırken pek çoğu da sakat kaldı.





Bosna soykırımı tüm dünyanın gözleri önünde Avrupa'nın orta yerinde gerçekleştirildi. Radikal Sırp çeteleri geçtikleri yerlerde arkalarında neredeyse tek bir canlı bile bırakmıyorlardı. Sırp saldırganlar ele geçirdikleri kasaba ve köylerde önce halka çeşitli işkenceler uyguluyor kadınlara ve genç kızlara tecavüz ediyor sonra da toplu olarak halkı kurşuna diziyorlardı.




Sırplar Müslümanların çeşitli organlarını kesip hayvanlara yem yapıyorlardı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Timurtaş hoca, Timurtaş uçar hoca efendi,laik dü,zen,kominist gençler,timur taş hoca mp3,timr taş hoca video izle,yeni sohbetler,deccal,şeytan ,cin,peri,hurafe,yecüc-mecüc,kimdir,yaratılış gayesi,insandaki deha