Popüler Yayınlar

Sayfalar

8 Temmuz 2009 Çarşamba

DARWINİST KOMÜNİSTLERİN DÜNYAYA GETİRDİKLERİ ZULÜM VE DEHŞET

DARWINİST KOMÜNİSTLERİN DÜNYAYA
GETİRDİKLERİ ZULÜM VE DEHŞET

narşi ve terör Marksizmin ve komünizmin vazgeçilmez bir yöntemidir. Marksizmin terör ve şiddete olan eğilimi, ünlü Paris Komünü deneyimiyle birlikte Marx henüz hayatta iken ortaya çıkmıştır. Terör özellikle de Marks'ın teorisini pratiğe döken Lenin'le birlikte komünist ideolojinin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Dünyanın dört bir yanında komünistler milyonlarca insanın kanını dökmüş, terör örgütleri kurarak insanlara acı, korku ve dehşet yaşatmıştır. İlerleyen sayfalarda da görüleceği gibi, bugün tüm komünist liderler, yaptıkları zulüm ve kıyımlarla hatırlanmaktadırlar. Ancak buna rağmen bazı çevreler hala, bu eli kanlı, acımasız katillerin resimleri ile duvarlarını süsleyebilmekte, hala bu sadist ruhlu insanları kendilerine yol gösterici olarak kabul edebilmektedirler.

Her ne kadar bazı komünistler şiddetin ve terörün komünizmin bir uygulaması olmadığını, ancak bazı kişilerin uygulamasında yer alarak komünizme mal edildiğini iddia etseler ve komünizmi aklamaya çalışsalar da, ortada inkar edilemez bir gerçek vardır: Komünizmin kurucuları şiddeti ve terörü bizzat savunmuşlar ve ideolojileri için zaruri görmüşlerdir. Amerikalı siyaset bilimci Samuel Francis, bu konuda şu yorumu yapar:


Komünist ihtilali çok kanlı oldu. On milyonlarca insan katledildi, acımasızca öldürüldü. Komünist liderler, kendilerine karşı gelen herkesin katledilmesi emrini verdiler.

Marx ve Engels, devrimin her zaman kuvvet zoruyla olacağını savunurlar. Devrimcilerin, hakim güce karşı şiddet kullanmak zorunda oldukları konusunda ısrarlıdırlar ve her zaman terörizme verdikleri desteği açıkça belirtmişlerdir.100

Karl Marx, "Ayaklanma savaş kadar bir savaştır" demiş ve kendine "devrimci siyaset"in en önde gelen isimlerinden olan Danton'ın şu sözlerini düstur edinmiştir: "Saldır, saldır, gene saldır!"101 Terörün sistemli olarak kullanılmasının gerekliliği konusunda Lenin'in de çok açık ifadeleri vardır. Bunlardan birkaçı şöyledir:


RUS ZULMÜ
Rus ihtilali sırasında yaşanan zulüm resimlere yansımıştır.

Propogandacılar her grubu basit bomba formülleriyle donatmalılar. Onlara işin mahiyeti hakkında açıklamalar yapmalı ve gerisini onlara bırakmalılar. Gruplar derhal askeri eğitimlerine, operasyonlara katılarak başlamalılar. Bazıları bir casusun öldürülme işini veya bir polis karakolunu basma görevini üstlenmeli. Bir kısmı ise banka soymalı.102

Biz politik öldürmelere kesinlikle karşı değiliz… Sadece geniş halk kitleleriyle doğrudan bağlantılı olan bireysel terörist hareketler değer taşırlar.103

Bazı kimseler bizi zalimliğimiz sebebiyle ayıpladıkları zaman, bu kişilerin en basit Marksist prensipleri dahi nasıl unutabildiklerine hayret etmekteyiz.104

Bir işçi toplantısında söz aldığında ise Lenin, terörün kendileri için ne kadar vazgeçilmez olduğunu şu dehşet verici ifadeleriyle açıklamıştır:

Eğer kitleler kendiliğinden ayağa kalkmazsa, hiçbir şey başaramayız. Spekülatörlere karşı terör uygulamadığımız -hemen oracıkta kafalarına bir kurşun sıkmadığımız- sürece hiçbir yere varamayız.105

Rusya'daki Ekim Devrimi'nin en önemli liderlerinden biri olan Trotsky ise Lenin'in ifadelerini pekiştirecek şekilde şöyle söyler:

Fakat ihtilal, ihtilalci sınıftan emrindeki bütün yöntemlerle gayesine varmasını talep eder; eğer gerekirse silahlı bir ayaklanma ile, eğer mecbur olursa terörizmle.106

Trotsky bir başka konuşmasında ise daha da ileri giderek şöyle demiştir:


Rusya'da komünist rejimin sebep olduğu 1921-22 kıtlığının sonuçları çok acı olmuştu. Resimlerde açlıktan ölen insanların resimleri görülüyor.

Partimiz iç savaş içindir. İç savaş ekmek için mücadeledir… Yaşasın iç savaş.107

Lenin ve Trotsky gibi komünist teorisyenlerin bu kuramları, Rusya'daki Bolşevik devriminde pratiğe döküldü. Devrim sürecinin yaşandığı 1917 sonbaharında geniş çaplı katliamlar, yağmalamalar ve akıl almaz bir vahşet başladı. Devrime karşı olanlar veya karşı olacağından şüphe edilen insanlar sebepsiz yere toplanıyorlar, tutuklanıyorlar, kurşuna diziliyorlardı; evler yağma ediliyor, yakılıp yıkılıyordu. Lenin ve Trotsky ile başlayan terör, Stalin yıllarında katlanarak devam edecekti.

New York Times'dan Harrison E. Salisbury, Sovyet sistemi terör ve esir kampları ile ilgili olarak şu yorumu yapıyordu:

Bir kıtaya hakim olan terör… Yüzbinlerce kişi idam edildi. Sovyet teröründe milyonlarca kişi öldü, bunların yanında Çar bile daha masum kaldı. Yılda 3-4 milyon kadın ve erkek tutuklanıp sürgüne yollanıyordu ve suçlarının ne olduğunu bile bilmiyorlardı. Düşünmenin bile ürküttüğü, sistemli ve aralıksız devam eden şeytani bir uygulama hüküm sürüyordu.108

Özellikle Kırım Türkleri, Orta Asya Türkleri, Kazaklar gibi Rus olmayan halklar Sovyet rejiminin terörüne maruz kaldılar. Rus toplumunu Kazaklar'dan arındırmakla görevli özel mahkemeler olan "troyka"lar kuruldu. Sadece 1920 yılının Ekim ayında dahi bu troykalar 6000'den fazla kişiyi ölüme mahkum etti ve bu kararlar derhal infaz edildi. Rejime karşı çıkan ve yakalanmayanların aileleri, hatta bazen komşuları sistematik şekilde rehin alındı ve toplama kamplarına kapatıldılar. Ukrayna kamplarından birinin şefi Martin Latsis, raporlarından birinde bunların gerçek birer ölüm kampı olduğunu şöyle itiraf ediyordu:

Maykop yakınlarındaki bir kampta toplanan rehineler -kadınlar, çocuklar ve yaşlılar- çamur içinde ve Ekim soğuğunda korkunç şartlarda yaşıyor… Sinekler gibi ölüyorlar… Kadınlar ölmemek için herşeyi yapmaya hazır. Kampı korumakla görevli askerler bu kadınların ticaretini yapmak için bu durumdan yararlanıyorlar.109


Ukrayna'da köylünün ürünlerine el koyan Rus hükümeti, insanların kıtlıktan ölmelerine neden oldu.

Darwinizm'in etkisindeki komünist ihtilalciler, gözü dönmüş bir şekilde insan kıyımı yapıyorlardı. O döneme ait belgelerden anlaşıldığına göre, tek amaç toplu katliamdı. Ne kadar çok insan öldürürlerse o kadar çok başarı elde edeceklerine inanıyor gibiydiler. Komünist devrime karşı olduğundan şüphelendikleri herkesi yoketmeyi amaçladıkları, aldıkları bir kararda şöyle açıklanmaktadır:

… Pyatigorsklu Çekacılar (Karşı Devrimle Savaş İçin Olağanüstü Komite), çılgınca bir tutuklama ve idam eğlencesine daldı. Lander'e göre "Kızıl Terör Meselesi" basit bir şekilde çözüldü. Pyatigorsklu Çekacılar bir günde 300 kişiyi idam etme kararı aldı. Piyatigorsk şehri ve çevre kasabalar için kotalar oluşturuldu ve parti örgütlerine idam listeleri hazırlamaları emredildi… Daha iyi bir fikir olmadığından, hastanede bulunan insanların öldürülmesine karar verildi.110

Komünist taraftarı bir gazete olan Krasnıy Meç'in ilk sayının başyazısında okuyuculara açıklandığı gibi komünistler herşeyi mübah görüyorlardı ve Kızıl bayrağın renginin oluşması için "kan" akıtılması gerektiğine inanıyorlardı:

… Bize göre herşey mübah, zira biz dünyada zulmetmek ve köleleştirmek için değil, insanlığı zincirlerinden kurtarmak için ilk kılıç çekenleriz… Kan mı? Oluk oluk aksın! Çünkü yalnızca kan korsan burjuvazinin kara bayrağını devrimin bayrağı olan Kızıl sancağa ebediyen boyayabilir. Çünkü yalnızca eski dünyanın ölümü bizi çakalların dönüşünden ebediyen kurtarabilir.111

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
(Nisa Suresi, 75)

Tüm bu işkencelerin yanısıra Stalin tarafından, köylülerin ürünlerine zorla el koyan "zoralım birlikleri" kurdu. Bu birlikler de halka türlü zulümde bulunuyordu. 14 Şubat 1922'de bir müfettiş şunları yazıyordu:

Zoralım birliklerinin haksız uygulamaları akıl almaz boyutlara ulaştı. Tutuklanan köylüler sistematik biçimde soğuk hangarlara kapatılıyor, kırbaçla dövülüyor ve ölümle tehdit ediliyor. Teslim etmeleri gereken kotanın tamamını dolduramayanlar, elleri kolları bağlanıp, çıplak bir şekilde köyün ana caddesi boyunca koşmaya zorlanıyor ve sonra da soğuk bir hangara tıkılıyor. Çok sayıda kadın bayılana kadar dövüldükten sonra çıplak olarak karda açılan çukurlara konuluyor…112

Stalin, İspanya'nın da SSCB için fırsatlar sunduğuna ve bu ülkeye de müdahale etmenin fayda getireceğine inanıyordu. Bu nedenle İspanya İç Savaşı'na komünistleri destekleyerek taraf oldu. Ancak bununla birlikte SSCB'deki terörü İspanya'ya da taşıdı. Burada yapılan işkence ve zulüme bir örnek ise, 1938 yılının başında 200 anti-Stalinist'in tutulduğu bir toplama kampıydı. Buradan kurtulan tutuklulardan biri bu kampı şöyle anlatıyordu:


Komünizm yönetimi altındaki halkın perişan durumu

Stalinciler burayı bir Çeka yapmak istedikleri sırada, biz küçük mezarlığı temizliyorduk. Çekacıların aklına şeytani bir fikir geldi; açık mezarlarıyla, iskeletleriyle ve kokuşmaya başlayan yeni cesetleriyle mezarlığı olduğu gibi bıraktılar. Ve en yola gelmez mahkumları, geceler boyunca buralara gömdüler. Bundan başka, daha vahşi işkenceler de uygulandı: Birçok mahkum günler boyunca ayaklarından baş aşağı asıldı. Diğerleri zar zor nefes alabilsinler diye yüz hizasında birkaç küçük delik bulunan daracık dolaplara kapatıldı… Çok daha kaba bir işkence yöntemi daha vardı: Çekmece adı verilen bu yöntemle mahkumlar, kapalı sandıkların içinde çömelerek duruyor ve günlerce bu pozisyonda kalmak zorunda bırakılıyordu. Bazıları bu durumda sekiz on gün kımıldayamadan kaldı.113

Papa XI. Pius ise, 1931 tarihinde Quadragesimo Anno başlığını taşıyan papalık bildirisinde komünizmin dünyaya getirdiği şiddet için şöyle demişti:

Komünizm, öğretisinde ve eyleminde, gizlenmeden ve dolambaçlı yollara sapmadan, açıkça ve en şiddet içerenleri de dahil bütün olanaklarını kullanarak ulaşmaya çalıştığı çifte bir amaca sahip: Amansız bir sınıf savaşı ve özel mülkiyetin tamamen ortadan kaldırılması. Bu amacın peşinde koşarken, korktuğu ya da saygı duyduğu hiçbir şey yoktur; iktidarı ele geçirdiği yerde, inanılması güç ve olağanüstü derecede vahşi ve acımasız görünüyor. Doğu Avrupa'nın ve Asya'nın birçok ülkesinde üst üste yaptığı korkunç katliamlar ve yıkımlar buna tanıklık ediyor.114

Yukarıdaki alıntıda da ifade edildiği gibi, komünizmin ana amaçları, amansız bir sınıf savaşı ve özel mülkiyetin tamamen ortadan kaldırılmasıydı. Yani amaç Darwin'in biyoloji alanında uyguladığı evrim teorisinin, insan toplumları içinde de uygulanması ve insanların doğadaki vahşi hayvanlar gibi bir çatışma, savaş içinde olmasıydı. Komünizm belasının sıçradığı ülkeler bu fikirlerin acısını yıllar boyunca çok yoğun şekilde yaşadılar.

Komünizmin getirdiği belalar, Rusya ile sınırlı değildi. Sıçradığı ülkeler içinde en çok zarar görenlerden biri de Çin oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Timurtaş hoca, Timurtaş uçar hoca efendi,laik dü,zen,kominist gençler,timur taş hoca mp3,timr taş hoca video izle,yeni sohbetler,deccal,şeytan ,cin,peri,hurafe,yecüc-mecüc,kimdir,yaratılış gayesi,insandaki deha