Popüler Yayınlar

Sayfalar

9 Temmuz 2009 Perşembe

Masonluğun tarihi üzerinde ciltler

Masonluğun tarihi üzerinde ciltler dolusu kitap yazanlar olmuştur.

Bu tarihçe hem çok ayrıntılıdır, hem de hayli karmaşıktır.

Sitemizde Masonluğun tarihi ile ilgili olmak üzere sadece bir özet vermekle yetineceğiz.

Kimileri Masonluğun tarihini 18. yüzyılda başlatır. Bu durumda, doğrudan ve yalnızca Çağdaş Masonluk göz önüne alınıyor ve Masonluğun bundan daha eski kaynakları göz ardı ediliyor demektir.

"Masonluk" kavramını çok daha geniş tutarak tarihçesini "Yapıcılık Mesleği ve Sanatı'nın Tarihi" ile bağdaştıranlar da vardır. Bu tarih ise, kimine göre 13. yüzyılda, kimine göre ondan en az 2500 yıl kadar daha önce başlar.

Masonluğun tarihine ilişkin başka benimseyişler de görülür. Eğer Masonluk "tüm insanların ve tüm toplumların barış ve mutluluğunun, gönenç ve esenliğinin sağlanmasını amaç edinmiş bir kurum" olarak tanımlanırsa, bu kurumun tarihinin insanların ve toplumların barış ve mutluluğu, gönenç ve esenliği yitirmiş oldukları bir dönemde başladığı söylenebilir. Bu durumda Masonluğun en az altı bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu varsayılabilir.

Aslında tüm bunlar, bir kurum olarak Masonluğa kesin bir başlangıç tarihi biçilemeyeceğini, "Masonluk" denilince bundan her ne anlaşılıyorsa başlangıç tarihinin de buna göre alınabileceğini gösterir.

Masonluğu en geniş anlamında benimseyecek olursak, bu kurumun tarihini üç genel aşamaya bölebiliriz:

  1. Antik Çağ ve öncesi: Bunu "Masonluğun Eski Kaynakları'nın Dönemi" olarak nitelendirebiliriz. Masonluğun genel tarihi bakımından bu dönemde hem spekülâtif nitelikli kaynaklar hem de yapıcılık mesleği ve sanatının tarihsel kökeni yer alır.
  2. Orta Çağ ve ertesi: Özellikle "Geleneksel Yapıcılık Mesleği ve Sanatı"nı içeren bu aşamayı "Operatif Masonluk Dönemi" olarak anıyoruz. Bu dönemde, önceleri spekülâtif nitelikli kaynaklardan pek az söz edilebilir. Fakat sonraları spekülâtif öğeler Operatif Masonluğa oranla daha ağırlıklı olmaya başlar.
  3. 18. yüzyıl ve sonrası: Masonluğun çağımızdaki tanımını kazandığı bu son aşamaya ise "Spükülâtif Masonluk Dönemi" adını veriyoruz.

SİTEMİZİN BU BÖLÜMÜNDE YALNIZCA
SPEKÜLÂTİF MASONLUK DÖNEMİNİ İNCELEYECEĞİZ.

Fakat siz özel olarak Operatif Masonluk Dönemi'ne
ya da Masonluğun Eski Kaynakları'na
ilişkin bilgiler de edinmek isterseniz,
BİZE YAZIN.

e-mail: mason@mason-mahfili.org.tr

İstediğiniz bilgileri size özel olarak da iletelim.

Spekülâtif Masonluğun başlangıcını da kesin bir tarihe bağlama olanağı yoktur. Ancak "17. yüzyıl ortalarından 18. yüzyıl başlarına kadar" diye bir dönemden söz edilebilir.

17. yüzyıl ortalarında, Avrupa'da yüzyıllarca uygulanmış geleneksel yapıcılık mesleği ve sanatı (Operatif Masonluk) zayıflamaya yüz tutmuştu. Bu meslek ve sanatın üyeleri Türkçe'de "özgür mason" anlamına gelen bir unvan ile anılırdı. Epeyce zamandan beri bu mesleğin birimlerine (localara) yer yer meslek ve sanat ile hemen hemen hiçbir ilgisi olmayanlar da üye olarak alınıyor, bu kişilere "kabul edilmiş mason" deniyordu.

Yapıcılık mesleği artık gelenekselliğini yitirmeye başlamıştı. Çünkü mesleğin üst aşaması olan mimarlık artık yüksek okullarda öğretilir olmuştu. Okuldan yetişenlerin yapıtları çok daha sade bir görünümde olmakla birlikte, fakat çok daha kullanışlı oluyor, çabuk bitiyor ve çok daha ucuza çıkıyordu. Bu nedenle geleneksel meslek çekiciliğini yitirmekteydi. Localar ekonomik sorunlar ile de karşılaşıyor, iş bulmakta güçlük çekiyordu. Dolayısıyla hemen hemen her Avrupa ülkesinde özgür masonların sayısı azalıyordu. Buna karşılık kabul edilmiş masonlar giderek artıyordu.

Kabul edilmiş masonların localardaki çalışmaları salt spekülâtif (düşünsel) nitelikliydi. Gerek yapıcılık (inşaat) işlerine gerekse üyesi oldukları locanın yönetimine karışmazlardı. Sadece loca üyelerinin genel kültür bakımından eğitimine katkıda bulunurlardı. Bu arada, kendi görüşlerini, inanışlarını, benimseyişlerini, önceden üyesi oldukları bir başka kurum varsa bunun ilke ve geleneklerini localara getirmeye uğraşıyorlardı.

Operatif Masonluk'ta hiçbir zaman ve hiçbir yerde bir merkezî yönetim organı oluşturulmamıştı. Her loca kendi başına, bağımsız olarak çalışırdı. Nitekim localarda spekülâtif çalışmalar yapan kabul edilmiş masonların etkinlikleri de bir bütünlük içinde değildi. Hatta aralarında iletişim bile kurulmamıştı.

O tarihlerde henüz hiçbir Avrupa ülkesinde halk kurumlarının oluşmasına izin yoktu. 18. yüzyıl başlarında İngiltere'deki kabul edilmiş masonlar, yapıcılık mesleği ve sanatının iyice zayıflamasından yararlanmayı düşündüler. 1717 yılında, Londra'da kabul edilmiş masonların çoğunlukta olduğu dört locayı bir araya getirerek, federatif bir düzende birleşme kararı aldılar. Kurulan örgüte Londra Büyük Locası adı verildi.

Bu olay, tarihte Spekülâtif Masonluğun kuruluşu olarak kabul edilir.
Operatif Masonluk döneminde her loca bağımsız olarak çalışırdı ama tüm locaların ortaklaşa benimsemekte olduğu geleneksel yasalar vardı. Londra Büyük Locası kurulduktan sonra, bu yeni örgütün çatısı altında Masonluğun Yasaları yeni baştan düzenlendi. Bundan kısa bir süre sonra da Londra Büyük Locası adını değiştirdi; İngiltere Büyük Locası adını aldı.

"Masonluğun Yasaları" olarak anılan kurumsal kurallar, hiçbir ülkenin ulusal yasalarına aykırı ya da ulusal yasalara oranla öncelikli değildir. Masonluğun yasaları, yalnızca mason localarının çalışmalarını düzenleyen, çoğunlukla mesleki nitelik taşıyan, bir bölümü de masonları töresel yükümlülüklere bağlayan tüzüklerdir.

Spekülâtif Masonluk kurulur kurulmaz, Operatif Masonluk döneminden kalma geleneklerin ve yöntemlerin hiç değiştirilmeksizin uygulanmasını isteyenler ile çağdaşlaşmadan yana olanlar arasında uyuşmazlıklar çıktı. Bu arada çağdaş Masonluk Kıta Avrupası'na da geçmiş, yaygınlaşmaya başlamıştı. Fakat yakın gelecekte kendi içinde bölünmeye uğrayacağı belliydi.

Spekülâtif Masonluk İngiltere'de ilk kez örgütlenirken Operatif Masonluk ile iç içe olması öngörülmüştü. Bu nedenle de öğretim kapsamı hayli sınırlı bir düzeyde tutulmuştu. Kıta Avrupası'nda kurulan yeni localar ise Operatif Masonluk ile ilgilenmiyorlardı. Bu bakımdan Spekülâtif Masonluk İngiltere ile Kıta Avrupası'nda birbirinden farklı özellikler taşıyordu.

Kısa bir süre sonra, masonlar arasında çağın yazarlarının, düşünürlerinin ve bilim adamlarının giderek artışıyla birlikte, Spekülâtif Masonluğun kurulduğu sıralarda oluşturulmuş bulunan öğretiminin yetersiz görülmesine başlandı.

Batı dünyasının tarihte "Aydınlanma Çağı" olarak anılan döneme girmeye hazırlandığı 18. yüzyıl ortalarında, fırsatını bulan ve çevresinde birkaç yandaşı olan her mason bu kurumu kendi benimseyişleri ya da eğilimleri doğrultusuna çekmek istiyordu. Bu kişilerden çoğu, Masonluk'taki standart üç dereceyi (çırak, kalfa ve üstat dereceleri) yetersiz buluyor, bunların üzerine kendi görüşlerine uygun olarak birtakım "yüksek dereceler" ekliyordu.

Bunun sonucunda Masonluk'ta birbirinden farklı çok sayıda çalışma sistemi ve yöntemi oluştu. Bunların her biri ayrı bir "rit" olarak anıldı. Tarih boyunca kurulmuş olan mason ritlerinin toplam sayısının altı yüzü aştığı söylenir. Bunlardan çoğu yeterince yanygınlaşamadı. Diğerleri de ya önceleri gördüğü ilgiyi yitirip ortadan kalktı ya da değişime uğradı. Aralarında birleşen mason ritleri de oldu. Günümüze ancak on kadar mason riti gelebildi.

Bu noktada, biraz geriye dönmek, Masonluğun tarihindeki önemli bir olgudan söz etmek gerekiyor.

Masonluğun 18. yüzyılın ilk yarısındaki gelişimi sırasındaki önemli etkenlerden biri, 1688 yılında İngiltere tahtından düşürülerek yurt dışına kaçmak zorunda bırakılmış olan İskoç asıllı Stuart Hanedanı'nın durumuydu. Stuart yandaşları Fransa'da toplanmış, birçok spekülâtif mason locası kurmuşlardı. Böylelikle Spekülâtif Masonluk'ta İskoç Masonluğu olarak anılan sistem doğmuştu. Bu sistemin en önemli özelliklerinden biri, "yüksek dereceler"e geleneksel üç dereceden daha çok değer verilişi, geleneksel üç derecede çalışan localardan oluşan "büyük loca"nın dışında bir de "yüksek dereceler otoritesi" kurulmasıydı. Dolayısıyla İskoç Masonluğu, böyle bir örgütlenmeye kesinlikle karşı olan İngiliz Masonluğu ile zıtlaşıyordu.

Stuart hanedanının politik emelleri daha 18. yüzyılın yarısına varılmadan suya düştü. Bundan böyle İskoç Masonluğu'nu benimseyen localar da politikanın etkisinden sıyrıldılar. Fakat, Fransa'da kurulmuş olan İskoç Masonluğu artık Avrupa'nın hemen hemen her yerinde benimsenmiş, Amerika kıtasına bile uzanmıştı. Aynı sıralarda kendi içindeki uyuşmazlığı gideremeyen İngiliz Masonluğu ise ikiye bölünmüştü.

18. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'daki masonlar İskoç Masonluğu'nu kendi anlayışlarına göre önemli bir değişime uğrattılar. Özgürlükçü, kesinlikle laik ve insancı (hümanist) nitelikli bir Masonluk anlayışı geliştirdiler. Buna da Fransız Masonluğu adı verildi. Fransız Masonluğu'nun en önemli özelliklerinden biri de, birkaç mason ritini birden aynı çatı altında toplamasıydı.

Genel tarihte olduğu gibi Masonluğun tarihinde de önemli bir yer tutmuş olan Prusya Kralı Büyük Frederik İskoç Masonluğu'nu derleyip toplamaya girişti. Büyük Frederik'in buyruğu üzerine kurulan mason ritine Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti adı verildi. Sonradan bu rit, dünyadaki en yaygın mason ritlerinden biri oldu.

Derken Büyük Fransız Devrimi patlak verdi. Devrim öncesinde kimileri kralcı, kimileri cumhuriyetçi olan masonlar localarında birbirlerine girmişti. Bunun sonucunda Fransa'daki tüm mason locaları kapandı. Fransız masonların son büyük üstadı olan Orléans Dükü de giyotin ile idam edilenler arasındaydı. Bu devrim yalnızca Fransa'da değil, Kıta Avrupası'nın diğer birçok ülkesinde de mason locaların durgun bir döneme girmelerine neden olmuştu.

Ancak 19. yüzyıl başlarında Kıta Avrupası'nda yeniden toparlanan mason locaları bu kez daha hızlı bir gelişime yöneldi. İngiltere tahtı kendi ülkesindeki Masonluğa el koydu ve İngiliz Masonluğu İngiltere Birleşik Büyük Locası adı altında bütünleşmeyi sağladı. Aynı zamanda büyük üstat olan Büyük Britanya kralı, mason localarını İngiltere'nin uluslararası ekonomik politikasını yürütmede yararlı bir araç olarak kullanmaya girişti. Başta Amerika Birleşik Devletleri'ndeki büyük localar olmak üzere, birçok ülkedeki mason örgütleri İngiltere Birleşik Büyük Locası'nı destekleyince Anglosakson Masonluğu oluştu.

19. yüzyılın ortalarında çeşitli ritlerin Masonluk'ta ortaya çıkardığı çekişmeler duruldu. Anglosakson Masonluğu, İskoç Masonluğu ve Fransız Masonluğu ayrı ayrı kendi yollarını tuttu. Artık Masonluğun evrensel amaçları, ilkeleri ve öğretim kapsamı hemen hemen belirginleşmişti. Sadece yöntemler arasında birtakım farklar vardı. Bunlar da ancak birer ayrıntı olarak nitelendirilebilirdi. Fakat, Masonluk'ta öteden beri çözümlenememiş olan "din ve inanç" konusu ile "örgütlenme yöntemi" konusunu bir sonuca bağlamak gerekiyordu.

Bu konuda Fransız Masonluğu bir atılım göstererek "din ve inanç" konusunun Masonluğun ilgi alanı dışında tutulması gerektiğini, Masonluğun öğretimi kapsamında herhangi bir dinsel inanç çağrışımı yaratabilecek hiçbir öğe bulunmaması gerektiğini ileri sürdü. Tüzüklerini ve Fransa'daki localarda kullanılan ritüelleri de buna göre değiştirdi. Bunun üzerine, İngiltere Birleşik Büyük Locası başta olmak üzere Anglosakson Masonluğu topluluğunu oluşturan büyük localar, Fransız Masonluğu sistemini uygulamakta olan mason örgütlerini, masonik bakımdan "düzensiz" hatta "Masonluğa zararlı" olarak ilân etti. Böylece Masonluğun tarihinde, dünya çapında yaygın bir bölünme doğdu. Anglosakson Masonluğu topluluğunda yer alan büyük localar, bundan böyle İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından düzenli olarak tanınmayan mason örgütleriyle ilişkilerini kesti.

19. yüzyıl sonlarına doğru Fransa'dan başlayarak birçok ülkede kadınların da Masonluğa kabul edilmelerine başlandı. Sonradan, yalnızca kadınların üye olabildikleri locaların yanı sıra, erkeklerin ve kadınların bir arada üye olarak alındıkları "karma localar" ve bunların oluşturduğu büyük localar kuruldu.

Masonluk 20. yüzyıla dünya çapında kesinlikle ikiye bölünmüş olarak girdi. Bir yanda Masonluğun eski geleneklerini olduğu gibi korumak gerektiğini savunan "tutucu" nitelikli kanat yer alıyordu. Anglosakson Masonluğu bu kanadın en büyük bölümünü oluşturuyordu. Diğer yanda ise sürekli olarak çağdaşlaşmayı öngören liberal mason örgütleri bulunuyordu.

Birinci Dünya Savaşı, özellikle Avrupa'daki mason örgütlerini çok yıprattı. Savaş ertesinde oluşan komünist ülkeler blokunda bütün mason örgütleri kapatıldı. Avrupa'daki bazı büyük localar, 1921 yılında bir araya gelerek "Uluslararası Masonluk Birliği" adını taşıyan bir örgüt kurdu. Böyle bir örgütlenmeyi "masonik gelenek ve yöntemlere aykırı" olarak niteleyen İngiltere Birleşik Büyük Locası, bu örgütü parçalayabilmek için elinden geleni yaptı.

İkinci Dünya Savaşı da Avrupa'daki mason örgütlerini hayli yıprattı. Zaten Faşizm İtalya ve İspanya'da mason örgütlerini ortadan kaldırmıştı. Buna bir de Almanya'da Nazizm eklendi. Çoğunluğu Avrupa'daki büyük localardan oluşan Uluslararası Masonluk Birliği pek zayıfladı ve 1950 yılında dağıldı.

1961 yılında ise, aslı Fransızca olan adının uzunluğu nedeniyle baş harfleri alınıp kısaca CLIPSAS olarak anılan bir diğer uluslararası mason örgütü kuruldu. Tutumlarında Liberal Masonluk ilkelerini benimsemiş olan büyük localardan çoğu bu yeni örgüte üye oldu. Dünya yüzündeki mason örgütlerinin büyük çoğunluğu ise Anglosakson Masonluğu topluluğu içinde yer almakta olduğu için, bu kez İngiltere Birleşik Büyük Locası bu yeni uluslararası örgüt ile pek uğraşmadı.

Günümüzde Masonluğun dünya yüzündeki en büyük kitlesel gücü Amerika Birleşik Devletleri'ndedir. Bu ülkenin her eyaletinde ayrı bir büyük loca kurulmuştur. Tüm ülkede dört binden çok loca, iki buçuk milyon kadar mason vardır.

Günümüzde İngiltere Birleşik Büyük Locası, dünyanın en büyük mason örgütü olma niteliğini sürdürmektedir. Bu büyük locaya bağlı locaların sayısı 8500, üyelerinin sayısı ise 650 bin dolayındadır. İskoç Masonluğu ile hiçbir ilgisi olmayan İskoçya Büyük Locası'nın ise 1200 kadar locası ve 300 bin dolayında üyesi vardır.

Masonluk'taki örgütlenme tarzları bakımından Avustralya ve Kanada, Amerika Birleşik Devletleri'ne benzer. Bu ülkelerin de her eyaletinde ayrı bir büyük loca kurulmuştur. Kanada'da toplam 1500 kadar loca ve 180 bin dolayında mason vardır. Avustralya'da ise, Yeni Zelanda ile birlikte 2800 kadar loca ve 200 bin dolayında mason bulunmaktadır.

Fransa'daki masonik etkinlikler İngiltere'ye oranla çok daha yoğun olmakla birlikte, Fransız Masonluğu kitlesel gücü bakımından Anglosakson Masonluğu ile baş edebilecek boyutta değildir. Günümüzde Fransa'da sekiz ayrı büyük loca vardır; bunlardan biri Anglosakson Masonluğu topluluğu içinde yer alır. Bu ülkedeki locaların toplam sayısı 2500, masonların toplam sayısı ise 200 bin dolayındadır.

Bugün için, yukarıda sayılmış olanların dışında 100 binden fazla masonun bulunduğu başka bir ülke yoktur. Brezilya'da 20'den çok mason örgütü vardır; ama masonların toplam sayısı ancak 80 bin kadardır. Almanya'da Masonluk yeni yeni kendini toparlamakta olduğundan, bu ülkede ancak 800 dolayında loca ve 45 bin kadar masonun varlığından söz edilebilmektedir.

Burada saymamış olduğumuz diğer ülkelerden her birindeki masonların sayısı ise pek ender olarak 20 binin üzerine çıkar. Dünya'daki masonların toplam sayısının 6 Milyon kadar olduğu söylenmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Timurtaş hoca, Timurtaş uçar hoca efendi,laik dü,zen,kominist gençler,timur taş hoca mp3,timr taş hoca video izle,yeni sohbetler,deccal,şeytan ,cin,peri,hurafe,yecüc-mecüc,kimdir,yaratılış gayesi,insandaki deha