Popüler Yayınlar

Sayfalar

8 Temmuz 2009 Çarşamba

SÜRÜNGEN YUMURTASINDAN KUŞ ÇIKTIĞINA İNANANAN EVRİMCİLER BİLE VARDIR

SÜRÜNGEN YUMURTASINDAN KUŞ ÇIKTIĞINA İNANANAN EVRİMCİLER BİLE VARDIR

ukarıda da söz edildiği gibi fosil kayıtları evrimin hiçbir zaman gerçekleşmediğini kesin olarak göstermiştir. Ancak bu durum da Darwinistler'in hızını kesmemiştir. Kimi evrimciler çıkış yolu olarak hayali ara geçiş formlarının varlığına inanmaya devam etmişlerdir. Bazıları ise "gözlerini karartarak" en olmadık açıklamalarla evrimi savunma yoluna gitmişlerdir.

Evrimcilerin tarihe geçen en garip inançlarından biri "umulan canavar" (hopeful monster) teorisidir. Ara geçiş formlarının bulunmamasından dolayı çok büyük bir baskı altına giren bazı evrimciler, evrim için ara geçiş formlarına ihtiyaç olmadığını, çünkü değişimin yavaş yavaş ve kademe kademe değil, birdenbire olduğunu iddia etmeye başlamışlardır.

İlk olarak 1940'larda Otto Schindewolf isimli evrimci bilim adamı "ilk kuşun bir sürüngen yumurtasından çıktığını" iddia etmiştir. Ve böylece sürüngenden kuşa geçişin nasıl olduğunu kendince açıkladığını zannetmiştir. Bu mantıksız iddiaya göre böyle ani bir geçişin delili kalamayacağına göre, fosillerde delil arama sorunu da ortadan kalkmıştır. Böyle bir iddianın utanç verici olarak görülüp örtbas edilmesi gerekirken, bazı evrimciler daha sonraki yıllarda bu tuhaf iddiayı sahiplenmişler, hatta daha da geliştirmişlerdir. Çok ünlü evrimciler arasında sayılan Richard Goldschmidt "umulan canavar" olarak adlandırdığı makroevrimle, Schindewolf'un bu uç örneğini kabul ettiğini göstermiştir.27

"Umulan canavar teorisi" olarak adlandırılan bu teoriye göre, bir gün bir sürüngenin bıraktığı yumurtadan kahverengi tüylü bir yaratık çıkmıştır. Ve bu yaratık, ilk "kuş"tur. Ama evrimciler bu hikayeye herhangi bir bilimsel delil, mantıklı açıklama getirmemekte; sadece böyle olduğunu kabul etmektedirler. Yani yine Darwinci büyünün etkisiyle gerçeklerden uzaklaşıp, bir hayal dünyasına girmektedirler.

Evrimcilerin hayal güçlerini yansıtan iddialardan birinin "umulan canavar" teorisi temsili anlatımını gösteren bu resme bakıldığında, bu iddiaların inandırıcılık açısından çizgi filmlerden, çocuk masallarından farkı olmadığı görülmektedir.

Biz imkansız da olsa bu hikayenin ilk aşamasının gerçekleşmiş olduğunu farz ederek devam edelim. Bir gün bir sürüngen yumurtasından sebepsiz yere bir kuşun çıktığını kabul edelim. Böyle bir durumda bu kuşun yaşaması mümkün müdür? Çevresinde kendisini besleyebilecek, ihtiyaçlarını temin etmesini sağlayabilecek bir başka kuş yoktur. Ama biz yine bunun da gerçekleştiğini farz edelim ve şunu soralım; tesadüfen sürüngen yumurtasından çıkan bu kuş, tüm bir kuş neslinin atası olabilir mi? Bunun olabilmesi için hikayenin devamında öyle bir tesadüf daha gerçekleşmelidir ki, bu ilk kuş diğer bir sürüngen yumurtasından aniden sebepsiz olarak çıkan bir eş bulmalıdır kendine. Ancak bu şekilde çiftleşmesi ve yeni kuşlar oluşturması mümkün olur. Elbette bu satırlarda yer verdiğimiz hikayenin, çizgi filmlerde, çocuk masallarında gerçekleşen hayali olaylardan hiçbir farkı yoktur. Ve bu hayali olaylara inanmak da ciddi bir mantık bozukluğunun işaretidir.

Aslında bu mantık bozukluğu evrimin babası Charles Darwin'den günümüz evrimcilerine miras kalmıştır. Darwin de çok fazla suda yüzen ayıların zaman içinde balinalara dönüştüklerini iddia ederek deniz memelilerinin nasıl oluştukları sorununa kendince çok pratik bir çözüm getirmişti. Frank Sherwin "Roadblocks to Whale Evolution" isimli makalesinde bu konuyla ilgili şunları söylemektedir:


Darwin, çok fazla suda yüzen ayıların zaman içinde balinalara dönüştüğünü idda edecek kadar bilimsellikten uzak bir insandı.

Gerçekten de, böyle ilginç hikayelerin biyolojiye girmesinden sonra türlerin kökeni hakkında araştırma yapan kimse garip anlatımlarla karşılaşabilir. Bu tarz, en ünlü hikayelerden birisi de kara memelilerinin eski denizlere nasıl girdiği ve balina olduğudur. Bu fikir ilk kez Darwin'in kitabı olan Türlerin Kökeni'nin ilk baskısında çıkmıştı. Doğa bilimci (Darwin) şöyle diyordu: "Ayı ırkının doğal seleksiyon yoluyla, suyla ilgili daha fazla alışkanlıklar geliştirmesinde, ağzının gittikçe gelişmesi, ve sonunda yaratığın ağzının kocaman bir balina ağzı olmasında bir zorluk görmüyorum."… Bu durum daha sonraki evrimciler tarafından da durdurulmadı. Mesela Sir Gavin de Beer, ilk balinalarla ilgili şöyle yazıyordu: "… Sahip oldukları dişler onların büyük hayvanları yakalamalarına imkan tanıyordu. Bazıları da balıkla avlanmaya devam etti ve dişleri hızla evrimleşerek azaldı. Sonunda balinaların yediği kalabalık sayıdaki karidesler de hızla evrimleşmeye başladı.28

Schindewolf ve Goldschmidt ile Darwin'in arasındaki tek fark, bir yumurtadan başka bir türün aniden çıktığını söylerken, diğerinin suya girip çıkan ayının yavaş yavaş balinaya dönüştüğünü iddia etmesidir. Arada 150 yıl kadar bir fark olmasına rağmen bilgi ve mantık konusunda hiçbir değişiklik ve ilerleme olmamıştır.

Sizce bu teorilerin bilimle bir ilgisi olabilir mi? Yoksa bunlar Yunan mitolojisi veya Andersen masallarından birer alıntı mıdır? Evrimciler açısından asıl endişe verici olan ise, birçok evrimci "bilim adamı"nın bu masallara gönülden inanıyor olması ve bu masalların evrimsel sorunlara bir çözüm getirdiğini sanmalarıdır. Darwinci büyünün ne kadar etkili olduğunu anlamak açısından bu örnekler son derece açıklayıcıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Timurtaş hoca, Timurtaş uçar hoca efendi,laik dü,zen,kominist gençler,timur taş hoca mp3,timr taş hoca video izle,yeni sohbetler,deccal,şeytan ,cin,peri,hurafe,yecüc-mecüc,kimdir,yaratılış gayesi,insandaki deha