Irak'ta Sıkışan Amerika'nın Oyunları
Eylül 2003, Vuslat dergisi
Irak'ta Amerika'nın iyice sıkıştığı ve gittikçe de işinin sarpa saracağı gelişmelerden anlaşılıyor. Çünkü askerlerinin öldürülmediği veya yaralanmadığı gün geçmiyor. Amerika'nın resmi açıklamalarına göre bile gerilla eylemleri karşısında öldürülen asker sayısı bilfiil savaşın devam ettiği günlerde öldürülen asker sayısını bayağı geçti. Gerilla örgütlerinin verdiği bilgilere göre ise Amerika gerçek kayıplarını açıklamıyor. Gerçekte Amerikan işgal güçleri ayda ortalama üç yüz kayıp veriyorlar. Üstelik eylemler Amerika'nın hiç alışık olmadığı metotlarla geçekleştiriliyor. Bu yüzden Amerikan askerleri artık ölümü iyice yanı başlarında hissetmeye başladılar. Bu durum doğal olarak onlardaki sıkıntının, moral çöküntünün iyice artmasına ve direnç gücünün zayıflamasına sebep olmaktadır. Bu arada Amerikan işgal güçlerinin firar ettikleri bizzat işgal yönetimi tarafından itiraf edildi. Geçtiğimiz ay içinde yapılan bir açıklamada 600 kadar Amerikan askerinin firar ettiği bildirildi. Aslında bu konuda bazı soru işaretleri de bulunmaktadır? Gerçi askerlerin firar ettiği işgal yönetimi tarafından itiraf edilmeden önce muhtelif medya organlarına yansımıştı. Bunun bir realite olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak işgal yönetiminin bunu itiraf etmesinin amacı ne olabilir? Çünkü bu tür gerçekler özellikle savaş ortamındaki işgalci güçler tarafından pek dışarıya sızdırılmaz. Zira bu realiteyle ilgili açıklamalar hem başkalarına da yol gösterme, hem de işgal gücünün zayıfladığı gerçeğinin dışarıya yansıtılması anlamına gelir. Bizim kanaatimize göre Amerikan işgal yönetiminin bu realiteyi dışa yansıtmasının amacı, öldükleri gizlenen askerlerin nerede oldukları hakkında bir izah bulunması olabilir. Amerikan işgal yönetiminin öldürülen askerlerinden birçoğunun cesetlerini Amerika'ya göndermeyerek Irak'ta gömdüğü ve onların ölümlerini de şimdilik gizlediği kesin gibi görünüyor. Hatta Reuters Ajansı'nın kameramanı olarak çalışan bir Filistinli gazetecinin öldürülmesinden sonra onun kardeşi yaptığı açıklamada ağabeyinin Irak'ta gömülen Amerikalı askerlerin gömüldükleri yeri tespit etmesinden dolayı öldürüldüğünü ifade etti. Amerika'nın şimdilik kendi ülkesindeki tepkileri asgariye indirmek için ölüm olaylarının birçoklarını gizlemesi ve buna izah bulmak için de "firar" vakıasını kullanıyor olması muhtemeldir. Ancak böyle olsa da firar da bir vakıadır ve Amerikalı askerlerin birçoğunun kaçtığı da bir gerçektir. Ancak sayının resmen açıklandığı gibi mi olduğu yoksa farklı mı olduğu hakkında kesin bilgimiz yok.
Irak direnişi karşısında ciddi şekilde sıkışan Amerika'nın oyunlarının bozulması korkusuyla yeni komplolar peşinde olduğu anlaşılıyor. Bu doğrultuda Bağdat'ta BM'in Irak temsilciliğinin faaliyetlerini yürüttüğü el-Kanat oteline yönelik saldırı muhtelif şüpheleri bünyesinde barındırmaktadır. Birinci olarak Irak direnişinin BM ile herhangi bir meselesi bulunmamaktadır ve BM temsilciliğine yönelik bir saldırının kendi imajlarına büyük zarar getireceğini, dolayısıyla böyle bir saldırının stratejik yönden son derece hatalı olacağını tahmin edemeyecek durumda olduklarını sanmıyoruz. İkinci olarak Irak'taki direniş örgütlerinin ileri gelenlerinden Irak Ulusal İslami Direniş Örgütü olayla ilgili açıklamasında böyle bir saldırının Irak direnişiyle herhangi bir ilgisinin olamayacağını, bu saldırının Irak direnişinin imajını yıpratmak amacıyla gerçekleştirildiğini vurgulamış ve kınamıştır. Üçüncü olarak "sahiplenme" işi de son derece gülünç bir şekilde gerçekleştirildi ve işin senaryo olabileceği hakkındaki tereddütleri daha da artırdı. "İkinci Muhammed Ordusu" adında ismi duyulmamış bir örgüt adına sahiplenildi ve örgütün Irak'taki tüm yabancıları tehdit ettiği belirtildi. Malum sahiplenme işi bir telefonla gerçekleştirildiğinden bunu herhangi bir istihbarat elemanının yapması gayet kolaydır. Televizyonlar da şov peşinde olduklarından kendilerine gelen haberleri, kasetleri, telefonları herhangi bir akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden anında kamuoyuna yansıtıyorlar. Daha önce ortaya çıkmış ve aktif faaliyet içinde olan bir örgüt adına sahiplenilmesi durumunda bu örgütün yalanlayacağı bilindiğinden o zamana kadar hiç ismi duyulmamış bir örgüt adına sahiplenilmesi tercih edilmiştir. Bundan sonra da böyle şüpheli ve imaja zarar getirecek saldırıların aynı isimle sahiplenilmesi mümkündür. Nitekim Cezayir'de de aynı oyunlar oynanmak suretiyle İslami mücadelenin yıpratılmasına çalışılmıştır ve halen de çalışılmaktadır. Dördüncü olarak eylem gayet profesyonelce ve üstelik çok iyi korunan bir otele yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Daha önce ismi duyulmamış ve herhangi bir eylem tecrübesi olmayan bir örgütün böyle biri birden ortaya çıkıp da bu derece başarılı bir eylem gerçekleştirmesi hiç akla yatkın değildir.
Öte yandan hadiseye bir de ABD cihetinden bakalım: Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere ABD Irak direnişi karşısında bayağı zorlanıyor. Vietnam'da ve Somali'de karşılaştığı sonla karşı karşıya gelebilir. Askerlerinin sürekli ölmesi dediğimiz gibi bir yandan onlarda moral çöküntüye ve direnç kaybına sebep olurken diğer yandan Amerika'nın içinde tepkilerin, "Irak'tan çekil" baskılarının artmasına yol açıyor. Bu durum karşısında kendi askeri gücüyle orada çok fazla kalması zor görünüyor. Ama Irak'a uzun vadeli ve önemli hesaplar için girmiş bulunuyor. Dolayısıyla uluslararası askeri desteğe ihtiyacı var. Ne var ki dünya kamuoyu Amerika'nın Irak'taki varlığını bir işgal bu işgale karşı verilen silahlı mücadeleyi de meşru bir bağımsızlık savaşı olarak değerlendiriyor. Dolayısıyla Amerikan işgaline askeri destek verilmesine akli selim ile düşünen bütün herkes karşı çıkıyor. Bu arada Amerika'nın gerçekleştirdiği saldırılara da şiddetli tepkiler var. İşte bu durum karşısında Amerika orada askeri varlığını meşrulaştırmak, savunmasız halka karşı gerçekleştirdiği vahşi saldırıları "teröre karşı savaş" olarak yutturabilmek, bu doğrultuda muhtelif ülkelerin askeri desteklerini alabilmek için Irak'taki direniş hakkında "terör" nitelemesini kullanmaya ve bu nitelemeyi inandırıcı kılmaya ihtiyacı var. İşte BM temsilciliğine yönelik saldırı böyle bir propagandada malzeme olarak kullanılmaya en elverişli bir saldırı olmuştur. Bu arada Irak konusunda ABD'nin BM ile zaten problemleri olduğundan bazıları saldırının bir "göz dağı" verme amacı taşıyor olabileceğinden de şüpheleniyorlar. Netice itibariyle bu saldırının Irak direnişinden çok Amerika'nın işine yaradığını görüyoruz. Bir fiilin failiyle ilgili ip uçlarının elde edilmesine çalışılırken de en önce o fiilin kimin işine yaradığına bakılır.
Irak direnişi karşısında ciddi sıkıştığından dolayı muhtelif komplolara başvurduğu anlaşılan Amerika'nın muhtelif ülkelerden asker desteği elde edebilmek için yoğun baskı yaptığını görüyoruz. Bazıları bu asker konusunu "ulusal çıkar" çerçevesinin içine sokarak işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Oysa bütün uluslara mal olmuş insani değerler ve ilkeler ulusal çıkarların üstündedir. Herhangi bir ulusun çıkarları bir başka ulusun meşru haklarının elinden alınması amacıyla gerçekleştirilen işgale destek verilmesini, bu işgali gerçekleştirenlere kalkan olunmasını haklı kılmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder