Popüler Yayınlar

Sayfalar

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Yaratılış (Fıtrat) ve Yaşam

« : Mart 04, 2009, 10:11:38 pm »


FITRAT(YARATILIŞ):
Fıtrat; lügatta, yaratılış, mizaç, huy, tabiat anlamına gelir.
Hanif; islam dinine sımsıkı bağlı bulunan kimse demektir.
“.fe ekım vecheke liddini hanifen, fırate llahilleti fetarannase aleyha, lihalkıllahi...”
“....Öyle ise sen yüzünü HANÃ�F olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmıştır ....” Rum Suresi Ayet: 30.
Allah’ın senin için meşru’ kıldığı ve seni ulaştırmış olduğu İbrahim(A.S.)’ın dini olan Hanif dini üzere devam et. Şüphesiz Allah seni, O’nu bilme, birleme ve O’ndan başka ilah olmadığını ikrar üzere yaratmıştır.
Allah’ın dininde değişme yoktur. Din ve fıtrat İSLÃ�Mdır.
Ümmetin dayanağı nedir? Sorusuna cevab olarak Üçdür denilir. Bunlar; a) İhlas, b) Namaz, c) İtaat.
İnsan fıtratının derinliklerinde din duygusu vardır. Bunu çeşitli şekillerde hisseder. Bu çoğu kez doğru ve sağlam bir inanç sistemine bağlı olmaz. Yüzlerce, binlerce yalan yanlış bilgiye ve hikayelere dayanabilir. Hatta ateist de olur. Allah’ın varlığını hissetmeye zorlandığında. Her şeye rağmen her zaman kendi fıtratının derinliklerinde bu kainatın bir yaratanı olması gerektiğini kuvvetli bir hisle hisseder. Kainat aslında tamamıyla Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Bu her halukarda gözle görülür. Kainatta her şey ancak ve ancak Allah’ın koyduğu kanunlara uygun olarak hareket eder. Hiç bir canlı bu düzeni bozma gücüne sahip değildir.
Bugünkü ilim, yeryüzünde hayat değişime uğramış ve tekamül etmiştir der. Bu Allah’ın ilahi kanunlarına uygunluğunu da gösterir. Bütün varlıklar içinde insan, apayrı ve eşsiz bir mevkiye sahiptir. İnsandaki özellikler diğer yaratıklarda yoktur. İtaat ve ibadet konusunda canlı cansız bütün varlıklar ortak özelliğe sahiptirler. İnsan bu noktayı aşamaz. Diğer yaratıklardan insan iki noktada ayrılır. 1- İdrak. 2- Hareket serbestliği(irade-i cüz’iyye) kısacası İrade. Bu iki özellik bile belli sınırlar dahilindedir. İnsan hareketleriyle şuurlu ve iradelidir. Gaye ve hedefi kendisi belirleyebilir. İnsan ibadet yönüyle diğer canlılardan ayrılır. İbadeti, şuurlu ve iradeyle olur. Diğer canlılarda bu özellik yoktur. İnsana a) İtaat b) İsyan konularında da serbestlik verilmiştir. İnsan bu iki yoldan birini tercih eder.
İnsan, itaatte etse isyan da etse Allah’ın varlığını idrak eden bir mahluktur. İnsan çevresini saran kainatın yapısı karşısında teaccüb(hayrete düşer) eder. Bu doğumdan ölüme kadar sürer gider. Bu sadece his ve duygu alanında değil, manevi alanda da olur. Çok şeyi merak eder. Çok şeyi gerçekleştirmek ister. Hakimiyet kurmak ister. Gaybı bilmek ister. Sonsuzluğu ister. Ölmemeyi, temelli kalmayı gerçekleştirdi mi insan? Tabii olaylar karşısında ne kadar güçlü kalmıştır?
İnsan, daima ruhunda fıtri olarak kendisinden daha güçlü bir kuvvetle karşı karşıya bulunduğunu hissetmiştir.
İşte bu düşünceler ve hareketler çerçevesinde dini duygular gelişmiştir. İnsan, gerek fıtri olarak gerekse tecrübelerinden edindiği bilgi ile her şeyin bir yaratanı olduğunu kabul etmektedir. Bunun için kainatta araştırma yapmakta. Bazen gerçeği bulmakta, bazen de sapıtmaktadır. Her iki halde de din unsuru ortaya çıkmaktadır.
Din, doğrudan doğruya fıtrattan doğar. Fıtrat ile gelişir ve tekemmül eder. Baskılar ve engellemeler insan ruhunda dini duygular meydana getirmez. Din bir takım kaidelerle insanı izler ve belirli değerler ortaya koyar. Hareket ve davranışları düzene koyacak bazı kontrol mekanizmalarını harekete geçirir. Ve insana “.. şunu yapman normal, şunu yapman doğru olmaz der.”
İnsanın fıtraten hissetmesi, onu ibadete sevk eder. Belirli hareketleri yapmasını teşvik eder. İnsan ruhunda bağımlılık duygusu ile din arasında bir alaka vardır. Yalnız semavi dinlerde bu görülür. Sapık olanlar, bağımlılıktan nefret ederler. Doğruluğa ve dürüstlüğe tahammülü olmayan sapık ruhlar bağlmlılık karşısında ezilir.
Bugün insanlık Allah’a dönüş yolu ile karşı karşıya bulunuyor. İnsan Allah’a dönmekle kendi fıtratına dönmektedir. Her ne kadar arada çok az sayıda sapık düşünceliler çıksa da.
Sapık düşünceliler neden kurtulamıyorlar? Sapıklar ruhi, fikri, siyasi, iktisadi ve ictimai alanlarda kriz ve buhran içinde neden kıvranmaktadır?
Aslında Allah tarafından vaz edilen din; insan fıtratıyla tam bir uyum içindedir. Bu uyum fıtratın normal halindedir. Anormal olduğu zaman yukarıda sözü edilen haller olur. İnsan olması gerken doğru ve sağlam yolda olduğu sürece din ile insan fıtratı tam bir mutabakat(uyum) içindedir.
İnsanın ruhu, Allah ile bir bağ kurar. Bu bağ, her alanda, her duyguda süreklidir. Buna göre Allah her zaman ve her yerde insan ile beraberdir.
Nihayet hedef tekdir: O da insan kalbini Allah’a bağlamalıdır. İnsan kalbini irade sahibi, yüce yaratana (Allahü Teala’ya) yöneltmelidir.
İnsan ruh ve bedenden müteşekkildir. Ayrı ayrı faaliyetleri vardır. Fakat her ikisi ortak bir noktada buluşur. Öte yanda ise hem dünya hem de ahiret vardır. Ama her ikisinin yolu birdir. Asla ayrılmazlar. Dünya için çalışmak, ahiret için ibadetten; ahiret için ibadet, dünya için çalışmaktan farklı değildir. Her ikisinin yönü de Allah’adır. Diğer sistemlerde ise; bedeni faaliyet ile ruhi faaliyet birbirinden ayrı gösterilmiştir.
İslam, insan fıtratıyla tam bir uyum içinde olduğundan her ikisini birlikte ele alır ve birbirinden ayırmaz. Bu ikili birbirini tamamlar.
İnsan kendi varlık yapısının ruhi yanını tatmin için ibadet eder, temizlenir ve arınır. Öyle bir ibadet düstur(genel kural)(*)u ortaya koyar ki ruhi yönü ağır basar gibi görünse de bütün varlığını kapsar. İnsan ibadet ederken ruhi alanda, gelişirken(fiili yaşarken) bedeni alandan uzaklaşmaz. Bu anlamda ibadet, ruhban olmaktan çıkar hayatın ta içinde yer alır. İnsan dünya için yaşarken aynı zamanda ahireti için de yaşamış olur. İslam her ikisini tek bir yola koymuştur. İslamda sırf ahiret için amel ve ibadet yoktur. İslamda sadece tek bir ibadet şekli vardır O da hem dünya hem ahiret için amel ve ibadettir. İnsan onu yerine getirirken hem dünyası hem de ahireti için çalışır.
Allahü Teala, Kur’an-ı Mubin de “.. Allah’ın sana verdiklerinde ahiret yurdunu ara... ve dünyadan da nasibini unutma...” Kasas Suresi Ayet: 77.
Allah hem dünyayı, hemde ahireti aynı amelde aynı yerde birleştirmiştir.
İnsan denilen mahlukun yeryüzünde Allah’ın halifesi olma görevini yerine getirebilmesi için bunlar gereklidir.
Netice olarak, islam; insan fıtratıyla beraber hareketine devam ederken onu bütün yönleriyle birlikte ele alır ve kapsamlı olarak kabul eder. İslam pratik hayat için bir düstur, ibadet ve dini yaşam için ayrı bir düstür ortaya koymaz. Sadece bir düstur ortaya koyar onda hem şahsi hem de kamu hakları yer alır. İnsanın pratik yaşamı ile ideal yaşamı arasında uçurum değil tam bir uyum söz konusudur. Allah’ın dininde değişme söz konusu değil, aksine tekemmül vardır.
(*) Düstur; Modern ve Çağdaş Arabcada, kanun-i esasi (anayasa) anlamında kullanılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Timurtaş hoca, Timurtaş uçar hoca efendi,laik dü,zen,kominist gençler,timur taş hoca mp3,timr taş hoca video izle,yeni sohbetler,deccal,şeytan ,cin,peri,hurafe,yecüc-mecüc,kimdir,yaratılış gayesi,insandaki deha